Sivil yaşamda “görgü kuralları” resmi ortamda “protokol kuralları” uzun tecrübeler sunucunda oluşturulmuştur. Bu yazımda görgü kuralları ve kadim şehirlerde şehir kültürü konusunu irdeleyeceğim.

Görgü

Görgü nedir? Görgü (terbiye) bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışlarıdır. Görgü kuralları (adabımuaşeret/ davranış bilgisi) ise bir toplumda veya toplulukta, davranışları denetlemeye yönelik olan kuralların bütünü olarak açıklanmaktadır.

Bir pazar günü akşam ezanı zamanı… Sümbüllü yolu başında bir grup taksi durdu, insanlar indi. Davullar çalınmaya başlandı… Bu adamlar bir süreliğine trafik akışını da durdurdular. Apartmanlardaki insanlar ne oluyor diye balkonlara, pencerelere çıktılar…  Bu bölgede oturduğumdan buralarda böyle şeyler çok sık olmakta. Ama bu kez geçici misafirler (!) işi bayağı uzattılar. Sonunda polis geldi…

Bu insanların makul ölçülerde eğlenme hakkı olabilir… Ancak evinde huzur içinde oturmak isteyen, hastası olan vs. hiç düşünülmez mi?

Bir başka örnek! Sabahları evin yakınındaki parka doğru yürüyorum. Her gün bir kadın parkın temizliğini yapıyor. Yerler çekirdek kabukları ile dolu. Temizlik yapan kadıncağız bir diğerine anlatıyor: “İleride çöp kutusu var, ama yerlere atıyorlar. Burasının temizliğini ve bakımını yapmak kolay değil.”

Bu yazının muharriri olarak bu topraklarda doğup büyümüş, 35 yıl farklı şehirlerde görev yapmış biriyim… Son 6 aydan beri daimi olarak memleketimde yaşamakta, görev yapmaktayım… Buraya taşınınca hemşerilerimiz arasında “Tekerek Yolu” olarak bilinen üniversiteye giden yol güzergâhında bir apartman dairesi aldım. Burası birçok kişiye göre şehrin en gelişmiş (!) bölgesi durumunda. Bu anlattıklarımda bu yerde oluyor…

Komşuluk mu?

İlk geldiğim günlerde apartmanda kamuda yönetici olarak görev yapan bir arkadaş ile tanıştım… Geçen günlerde apartmanın önünde karşılaştım. Ayaküstü sohbet ederken şunları söyledi: “Geçen gün birine ‘günaydın nasılsınız?” dedim.  Bana teşekkür bile etmeden “Burada mı oturuyorsunuz diye sordu…”

Sözlerini şöyle sürdürdü: “Apartmana girip çıkarken çocuk bile olsa arkadan bir gelen varsa nezaket gereği giriş kapısını çarpmasın diye tutuyorum… Ama bir kısmı teşekkür bile etmeden geçip gidiyor… Kendiler önde ise kapının kanadını yüzüme çarpar gibi bırakıyorlar.”

Dostumu dikkatle dinledim. Şaşırdım dersem yalan olur…

Bende bazılarını tanıyamıyorum, bazı yapılanları anla(ya)mıyorum… Acaba bazıları eskiden (gençken) de, yönetici olmadan da, parası az iken de vs. vs. böyle miydi diye düşünüyorum…

46 Altın Anahtar

Bir şehrin mukimleri birbirine selam vermeden, birbirini rahatsız ederek (trafikte, komşulukta,) haklarına riayet etmeden (ticarette) o şehirde ortak yaşayabilir mi?... Birbirimize saygın duymadan,  nasıl o şehirli olmak ‘ortak bir payda’ veya ‘ortak bir kimlik’ olabilir?

Aralarında selamı yaygınlaştırmadan, birbirine teşekkür etmeden, yanlışından dolayı özür dilemeyi öğrenmeden,  trafikte ve komşulukta haklara riayet etmeden, doğasına zarar vermeden vb. davranışları benimseyip yapmadan ortak bir şehir kültürü meydana getirmek mümkün mü?

Bir şehrin kültürünü öğrenmeden, geliştirmeden, özellikle tarihi sokaklarında gezmeden, mazisine sahip çıkmadan, doğal güzelliklerini korumadan, güzelliklerini fark etmeden vs. vs.  o şehirli olunabilir mi?

Elbette bu sorular daha fazla sıralanabilir…

Şehirli olmak

Pekâlâ, nasıl o şehirli olunur?...

Bu sorunun oldukça uzun bir cevabı vardır. Öncelikle şunu söyleyebiliriz: “Bir şehirli olmanın asgari şartları belirlenip, ortak bir şehir kültürü,  aidiyet duygusu geliştirilmelidir.” Bu yaşayanların huzur ve mutluluğunu artıracak, şehrin olumlu yönde gelişmesine katkı sağlayacaktır…

Bir yazarımız şunları söylemekte: İçinde yaşadıkları şehri tanımayanlar, kendilerini onun bir parçagibi hissetmeyenler sevmezler o şehri. O yüzden gerektiği zaman koruyup sahip çıkmazlar.” (B. Ayvazoğlu)

Geçmiş yıllarda İstanbul için yukarıda bahsettiğim hususlar bir sorun olarak görülerek bir çalışma yürütülmüştür: “İstanbullu, dolayısıyla şehirli olma şuurunu geliştirmek için ‘Kentim İstanbul’ isimli bir projeyi hayata geçirilmiş. Bu projesi çerçevesinde, “Kentli Yaşam Kılavuzu” hazırlanmış ve bazı kurallar belirlenmiştir.”

Haydi göreve

Böyle bir çalışma güzel şehrimiz Kahramanmaraş için neden yapılmasın?

Kahramanmaraş’ta yaşamaya başlayınca, karınca misali, her yılı için 46 fidan dikmek için kendime bir hedef koydum. Şu ana kadar her yıl düzenli fidan dikmekteyim. Ancak tek başıma değil hep birden daha güzel ve yaşanabilir şehirler (Kahramanmaraş) kurabiliriz…

Bu amaçla, bulunduğumuz şehirde yaşamanın ne anlama geldiğini belirlemek için “Şehrim Kahramanmaraş” projesi başlatılmalı ve “46 Altın Anahtar” belirlenmelidir…

Siz ne dersiniz? Daha iyi bir şehir için var mısınız?

Son söz: Aslan davranışlarından ve yaşadığı yerden belli olur.