Meşhur hekim/filozof ibn-i Zekariya el Razi’nin (865-925) “Neden insanlar sahte hekimleri ve şarlatanları hünerli hekimlere tercih ederler?” şeklinde bir sorusu vardır. Bu suale önceki yazımda şarlatanlar ve onların niçin tercih edildiği konusuna değinmiştim. Bu yazımda konuyu bir farklı sahtecilik konusuna, “sahteciliğin otoriteye atıf” edilmesine değineceğim. Öncelikle sahte kavramının “uydurma, gerçek olmayan veya yalancı gibi” anlamları olduğunu ifade edeyim. Otorite içinde çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimse, kurum ve kuruluş anlamında kullanmaktayım.
Otorite
Bazı insanlar iddialarını güçlendirmek, doğru olduğunu kanıtlamak gibi sebeplerle bazı otoritelere (Peygamber, uzman, kutsal metin, filozof, bilim insanı, örgüt vs) atıf yaparlar. Bu noktada atıf yapılanda bu iddia gibi aynı düşüncedeyse (doğruluğu veya yanlışlığı yine tartışılabilir) sorun yoktur. Ama atıf yapan kendi iddiasını desteklemek için bunu bir araç olarak kullanıyorsa iddianın doğruluğu veya yanlışlığı yanında bir de sahtecilik (Sahtekârlık) sorunu ile karşı karşıyayız demektir. Yani, uydurma gerçek olmayan veya yalancılık ile karşı karşıyayızdır.
Bunun son örneğine sağlık ile ilgili bir ürünün reklamında İbn-i Sina’ya atıf yapılmasında karşılaştım. Merak ettim inceledim. Ama önce İbn-i Sina’nın özgeçmişine kısaca bir bakalım:
Avicenna
İbn-i Sina (980-1037) batılıların söyleyişiyle Avicenna, İslam'ın Altın Çağı döneminin en önemli doktorlarından ve bilginlerinden biri olarak kabul edilir. Tıp alanında yedi yüzyıl boyunca temel kaynak eser olarak kullanılan "El-Kanun fi't-Tıb" (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiştir. Bu kitap, değişik Avrupa üniversitelerinde 17. yüzyılın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.
İbn-i Sina için S. Frederick Starr şunları yazmış: “Gözlem ve deney sayesinde doğrulanabilecek tıbbi gerçekleri kabul etmekteydi. Kanun’da farmokolojiye yer vermiş yedi yüzden fazla ilaç hakkında bilgi verilmiştir.” (Kayıp Aydınlanma, s. 371-374,).
Bu kısa açıklama bile İbn-i Sina’nın çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimse (Otorite) olduğunu göstermektedir.
Reklam
Geleleim dikkatimi çeken ürün tanıtımına. Şu ifadeler kullanılmakta: “İbn-i Sina'nın El-Kanun Fi’t Tıbb kitabında bulunan şifalı bitkilerin çok sayıda derde deva olduğu paylaşıldı. Aynı zamanda bu ürünler, İbn-i Sina öğretileriyle büyüyen uzman doktorlar tarafından bile alternatif tıp ürünleri olarak da öneriliyor. İşte İbn-i Sina'nın kitabında yer alan ve bütün hastalıklara deva olan 10 şifalı bitki: Acıbiber, kantoron, sedef otu, ıspanak, yabani tere, akasma(?), kökboya, şakayık, köpek otu, kamış.”
“bütün hastalıklara deva" denilen listeden ismi olan birine (kökboyasına) internetten bir göz atayım dedim. Bunları özetle paylaşacağım: Kökboya bitkisi Anavatanı Akdeniz bölgesidir. Orta ve Batı Anadolu bölgelerinde çok yetiştirilir. Türün köklerinden elde edilen Alizarin ve Parparin maddeleri ile hazırlanan boya, Dünya'da Türk kırmızısı adıyla bilinir. İplik boyamacılığında kullanılan ilk bitki olduğu bilinmektedir. (bk ). Geleneksel tıp tedavi edici olarak kullanılmasına rağmen kansere neden olma, karaciğer ve böbreğe zarar verme potansiyeli nedeniyle bitkisel olarak kullanılması önerilmemektedir.
Gözlem ve deneye bu kadar önem veren ibn-i Sina’nın yaşasaydı modern bilimin dışında bir önerisinin olmasını düşünmek mümkün mü? Ama şarlatanlar her kutsalı kullandıkları gibi O’nu da kullanıyorlar. Şarlatanların iddialarının “bütün sorunlara deva" olduğu tartışmalı olsa da tartışmasız olan şu dünyaya otorite kılıf ile sahip olmak isteğidir.
Son söz: En büyük tehlike zehirin ilaç diye tatlı ile sunulmasıdır.