Çocuklarla oynuyordum o gece köprü tek taraflı askerler tarafından kapatıldığında. Televizyon açık ama sesi kapalıydı. Zaman sanki durmuştu çünkü aynı görüntü ve alt yazı dakikalarca ekrandaydı. “Ne oluyor” diye düşünürken, eşim “terör veya bomba ihbarı olabilir” yorumuna, “öyle işlere şehirlerde asker değil, polis bakar” dediğimi hatırlıyorum. Sonra Başbakan’ın “bu bir kalkışmadır” söylemiyle, kalkışmanın ne olduğunu merak edip manasına baktığımı hatırlıyorum. O saate kadar kimseden bir haber çıkmamış olması ulusal kanallar dahil beni fazlasıyla endişelendirmişti zaten. Darbe girişimi olduğu, halka ateş açıldığını falan duymaya başladık.
İnanın tarihte hep duyduğumuz, okuduğumuz ve hiçbir zaman tasvip etmediğimiz bu durumla karşılaşacağım aklımın ucundan geçmezdi. Ne yapabiliriz derken, Abdullah Bey aradı. Yayın yapalım dediğinde Cumhurbaşkanımız halka “sokaklara çıkın” talimatını vermişti. Yoğun trafik nedeniyle Tekke mevkiine araçları park ederek koşa koşa radyoya ulaştık. Manşetten Mahmut Bey’i de alarak yayına başladık. Durumdan haberi olmayanları uyarıyor, devlet büyüklerinden gelen açıklamaları bire bir dinleyicilerimize aktarıyor, canlı bağlantılarla Kahramanmaraş’ın ileri gelenlerinden gelişmeleri canlı yayında alıyorduk. Abdullah Bey’le yaklaşık 15 yıllık bir tanışıklığımız var. Hayatın bir çok yerinde paylaştıklarımız var. Döndüm bir ara kendisine “ o kadar anımız var, darbe girişimi yapılırken yan yana yayın yapacağımızı rüyamda görsem inanmazdım” dediğimi hatırlıyorum.
F.Mehmet Erkoç’tan, Mahir Ünal’a, Celalettin Güvenç’ten, Ahmet Özdemir’ e kadar bir çok önemli ismi canlı yayına alarak halka seslenişlerine vesile olduk. Anlık haberler gelirken ajanslardan medya organlarının stüdyolarının hain darbeciler tarafından basıldığını gördükçe, inanın gözümüz kapılarda yayın yapmaya devam ettik. Çok şükür vatan ve kamu görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştık ve sonunda darbeci hainler durdurularak darbe girişimi sonlandırıldığında derin bir nefes aldık.
Ama gün ağarınca ne kadar ağır bir bilanço olduğunu anladık. 248 şehit, binlerce gazi, savaş yıllarında bile bombalanmayan Büyük Millet Meclisi’mizin bombalanması gibi bir çok üzücü durumla karşı karşıya kaldık. Görüntüler gelmeye, ayrıntılar ortaya çıkmaya başlayınca hem ağladık, hem gururlandık. Hainin kafasına kurşunu sıkan, sonrasında onlarca mermi ile şehit edilen Ömer Halisdemir’e hüzünlenip gururlanırken, hainlerin halka mermi ve bomba yağdırdığı tankı ele geçirip 5 dakikada sürmeyi öğrenen kahramanları görünce de ister istemez tebessüm ettik. Bizim tankımız, uçağımız, bizim silahlarımızla bize kurşun sıkanlara en güzel dersi verdik, vermeye de devam ediyoruz.
15 Temmuz’un yıl dönümünde o gece şehit olanlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize ve vatanın kurtuluşunda emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Allah Türkiye’mizi korusun…