Bediüzzaman Said Nursi’nin bir sözü vardır. Çirkefleşen ve çirkinleşen siyaseti gördüğü vakit ettiği : “euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase. Meali “ şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım”dır.
Siyaset bazen gerçekten de çok garip bir hal alabiliyor. Daha düne kadar bir başkanın arkasında gezen, al ayak üfeleyenler, yeni bir başkan adayı açıklandığı vakit hemen eski başkanı bırakıp yeni başkana koşuyorlar. İnsanlığın çok bir öneminin olmadığı, koltuğun mevkiine göre saygı hürmet görüldüğü, koltuktan indiğin vakit normal bir insana dönüşülen bir garip yer şu siyaset.
Yaptıklarıyla yapamadıklarıyla, seveniyle sevmeyeniyle gelip geçiyor şehrin tarihinden bir yaprak daha. Herkesi mutlu etmek elbette mümkün değil ama bir şehrin imarında halkla iç içe olmak gerektiği bir kez daha gözler önüne seriliyor. Halk; aracını durdurup, kendine tezahürat edenlerle hasbihal eden Cumhurbaşkan’ı görmeye başladığından beri bence siyasetçilerin hayata ve siyasete bakış açısı da değişti. Değişmeyenler ne yazık ki değişimin çarkları arasında ezilmeye mahkum.
Siyaset gerçekten de çok nankör. Daha bir gün önce büyük mevkilerde olurken, bir bakıyorsunuz ertesi gün o koltukta başkası oturuyor. Diyebilirsiniz ki bu söylediğin hayatın bir gerçeği anormal olan ne? Bu tabi ki normal, anormal olan o koltuğun etrafındakiler. Birkaç gün önce başkana alenen yalakalık yapanlar, daha başkanın görev süresi bile dolmadan yeni başkan adayına övgüler yağdırıp mevcut başkanı yalnız bıraktılar. İşte siyasetin gerçek yüzü…
Bir koltuk bir bedenle dolar, önemli olan o bedendeki beyin, kalp ve ruhun birlikte çalışıp geleceği de görerek hareket etmesidir. Bu mantıkla çalışan vatanını seven siyasetçiler görmek ümidiyle….