Günün kritiğini yaptığım, akıl süzgecinden ince ince elenip, sık dokuduğum düşüncelerin beni hoyratça savurduğu saatler…

Hani, Can Yücel’in de dediği gibi: Kimse bilsin istemiyorum kalbimin kırıldığını. İşte bu yüzden herkesten gizlerim; yüzüm gülerken içimin kan ağladığını.”

Akıp giden, boşa geçen zamana tahammülüm yok. Yıllardır ne akrep sevdi beni, ne de yelkovan. Zaten bende onları sevmedim, saçlarıma kondurduğu yıldızlar için…

Aslında laf aramızda bu yıldızlar öyle kolay da gelip konmuyor başınıza, zor ve meşakkatli yollardan başarıyla geçenlere; yaşadıklarını hatırlaması için tek tek ödül olarak veriliyor sözüm ona…

Saçlarda ne kadar yıldız varsa o kadar tecrübelisiniz demektir…

Çok düşündüm..!

Zamanı durdurabilmeyi, ama sadece mutlu olunan bir anda yakalayıp, 40 kilit altına almayı. Eminim ki böyle bir şansım olsa bana destek veren çok gönül dostum olurdu. Kim bu gönül dostları derseniz naçizane Can Yücel’in şu satırlarında yazanları yüreğinde hisseden gönül dostları…

Ben; Benden olgun insan isterim karşımda! Benden dürüst, En ufak dalgada, Arkasını... Dönmeyecek kadar olgun. Arkamı döndüğümde, Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir. Bir o kadar cesaretli olmalı. Yağmurdan ıslanıp, fırtınadan kaçmamalı. Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı. İşine gelince sevip, Zoru görünce bırakmamalı!