Dedim ya, bir süre Ticaret ve Sanayi Odası ile ilgili (olağanüstü gelişme olmaz ise) yazı yazmayacağım. Ama Çarşamba günü, kıymetli partnerim Neşe Yıldızhan ile yaptığımız canlı yayında da söyledim, seçim sürecinde ortaya atılan çirkin iftiraları, iğrenç dedikoduları, iddiaları unutmuş değilim. Şimdilik saklıyorum, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner düşüncesinden hareketle, ileri bir tarihe erteledim.
Her şeyin bir sırası, vakti var.
*
Arıları bal verdiği için sever, soktuğu için, kahvaltı yaparken sofraya dalıp çıkıp rahatsız ve tedirgin ettiği için de sevmem.
Arı kovanına elinizi sokmayacaksınız! Şayet kovandan bir parmak bal almak istiyorsanız, elinizi, yüzünüzü gözünüzü muhafaza altına alacaksınız. Yoksa arıların hışmına uğrar, sokulmadık yerinizi bırakmazlar. Arı yetiştiricilerinin, bal üreticilerinin kıyafetlerini görmediniz mi hiç?
Bal veren arı var, vermeyip de soktuğunda zehrinden adam öldüren arılar da var. Nitekim epey oldu, bir eşek arısı sokmasından hayatını kaybeden askerimiz, şehidimiz oldu, yakın tarihte.
Ama siz siz olun, arıların hışımına uğramayın, onları sinirlendirmeyin, bırakın sofranızdan bir parça yiyecek alıp gitsin, ürkütmeyin, ürkütürseniz intikamını alacağını da unutmayın!
*
Niyetim arı ve bal yetiştiriciliği anlatmak değildi elbet.
Bal vermeyen, bırakın çevresini, kendine bile hayrı olmayan, üstelik de her fırsatta insanları ısıran, taciz eden, huzursuz kılan insan kılıklı arılardan söz edeceğim.
Özellikle bal ile uzaktan yakından alakası olmayan, üstelik de bal veren arıların kovanına girip aynı türden gelen arıları ve onların ürettiği balı yiyip kaçan tehlikeli arılardan uzak durun!
Bal yapmaz arıyı kimse sevmez, istemez. Ama aramızda dolaşırlar. Sevseniz de nefret etseniz de, etrafa saçtıkları iftira, asılsız iddia, nefret söylemi ile insan hayatına zulmeden arı kılıklı insanları gördükçe, duydukça öğreniyorum.
*
Mesele şu…
Bazı belediye başkanları var. Adı başkan. Hasbelkader seçilmiş. Bir dandik meseleye müdahil olmak için gittiği köyde, ‘Siz seçimde oyunuzu bana verin, sorununuzu çözeceğim!’ demesine rağmen, bugüne kadar çözemediği sorunun parçası ve bugün itibariyle de sorunu haline gelen kalıbının adamı olmayan başkanları bal yapmaz arıya benzetirim!
Üstelik de çalışanı huzursuz eder, pavyon kabadayısı hareketleri, duruşu ve gayri ahlaki konuşmaları, meymenetsiz suratı ile kendisine olan nefreti her geçen gün artıran bal yapmaz arıları niye tutarlar, niye beslerler, niye tahammül ederler, anlamış değilim.
Üstelik de bal veren arıları rahatsız etmesi var ya, çileden çıkartıyor insanı.
*
Bir başka husus…
Fitne, yalan, iftira günümüzün hastalığı. Birilerine çamur atmak, iftira ile hayatını allak bullak etmek çok kolay! Yukarıda söyler, aşağıda sen de inanırsın.
Fitneyi yay, sonra kenara çekil, seyret!
Bu şehir için kendini feda eden, bu şehrin kalkınması, büyümesi için her şeyini ortaya koyan insanlara attığımız çirkin iftira, kimlerde ne yaralar oluşturuyor, hayatları karartıyor biliyor musunuz?
Hele hele ölmüş bir insanın arkasından yapılan bu iğrenç saldırı, iğrenç iftira bir gün gelir onu atanların yakasına rozet olarak takılırsa, buna ilahi adalet derim ben.
Kişi önce aynaya bakacak! İğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına batırırsanız, vakti saati geldiğinde o çuvaldızın girdiği yer sizi öyle bir rahatsız eder, yara aldırır ki, aklınız şaşar!
Belki pişman olursunuz ama ne fayda!
kgır