Dikkat ettiniz mi bilmiyorum birkaç gün önce medyaya şöyle bir haber düştü; “ İmralı Adası'nda ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan'a tecrit uygulandığını iddia eden PKK'nın gençlik yapılanması (YDG-H) üyeleri Nusaybin'in Barış Mahallesi 27 Mayıs Caddesi üzerinde cadde ve sokaklarda barikat kurup yolu kapattı. Yüzleri maske ile kapalı, ellerinde Molotof kokteylleri bulunan YDG-H'liler arasında elinde tabanca bulunan kişinin, üzerinde 'Ş.Akif Doğan intikam birimi' yazılı tişört giydiği görüldü. Grup yolu açmaya gelen polis ekiplerine ses bombası, Molotof ve havai fişek attı. Polis ekipleri de yolu ulaşıma kapatan YDG-H'lilere gaz bombası ve basınçlı suyla müdahale etti. Polisin müdahalesiyle grup ara sokaklara kaçıp dağıldı” Haber bu bakın adamlar polisimize ses bombası, Molotof ve havai fişek atıyor peki polisimiz ne yapıyor gaz bombası ve basınçlı suyla müdahale ediyor. Peki, bunlardan hangisi tehlikeli ses bombası mı? Gaz bombası mı? Molotof ve Havai fişek mi? Basınçlı su mu? Yahu ben bunları okudukça kafayı yiyorum. Kıçı kırık üç beş tane çapulcu çıkıyor ve devlete meydan okuyor ve ne hikmettir bilinmez hep polisin müdahalesinin ardından “bu çapulcu grup ara sokaklara kaçıp dağılıyor”. Bu gurup hiç zarar görmez ama bizim polisler her zaman yaralanır. Bunları düşünürken aklıma hep şu gelir. Acaba derim kendi kendime; “ Bu çapulcuların yaptığı isyanı bizim mütedeyyin, milliyetçi, muhafazakâr gençlerimiz Kahramanmaraş’ta yapsa yani yol kesse, ellerinde silahlarla barikat kursa, polise ses bombası, Molotof ve havai fişek ile saldırsa bizim polisimizde bizim ara sokaklara dağılarak kaçmamıza müsaade eder miydi? Yoksa ne pahasına olursa olsun bizi derdest edip pamuk çuvalı gibi araçlarının içine sokup gözaltına alarmıydı? Ya da madem bu konuyu açtık biraz daha ileri giderek aklımdakileri sorayım; 1- Bende kaçak elektrik kullansam ve elektriğimi kesmek için gelenleri dövsem elektriğe hiç para ödemesem, 2- Kaçak elektrikle ısıtılan evlerde otursam bırak evi kaçak elektrikle ısıtılan ahırlarda hayvanlarıma baksam, kışın su kuyularını elektrikle ısıtsam, 3- Kaçak su kullansam ve asla su parası ödemesem, 4- Canım sıkıldıkça olay çıkarsam, yolları, evleri, arabaları, iş yerlerini ateşe versem, yollara barikat kursam ve çukurlar kazsam ve canım sıkıldıkça kimlik kontrolü yapsam, 5- Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu halkının Batıya, Güneye, Kuzeye yayıldığı gibi Doğu ve Güneydoğuya yayılsam, sınırda kaçakçılık (Uyuşturucu, Akaryakıt, Sigara, Çay vb. Allah ne verdiyse) yapsam, bunu yaparken de eğer başıma bir hal gelirse, ‘Masum kaçakçı’ olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hem tazminat alsam hem de Cumhurbaşkanı ve Başbakanın özür dilemelerini beklesem, 6- Canım sıkıldıkça iş adamlarının şantiyelerini bassam ve araçlarını yaksam, 7- Köylerde hatta ilçelerde hiç kimseye oy kullandırmasam ve herkesin yerine hem imza atsam hem de oy kullansam 8- Olmadı ben karakolları istemiyorum diye arada bir Karakollara ve Askeri birliklere ateş açsam vs. vs. vs. Bunları çoğaltmak mümkünde acaba bunları yapsam benim başıma neler gelirdi? Bunu yapanların başına neden bir şey gelmiyor? … Önümüzdeki Cuma günü gelecek olan Ramazan Bayramımıza sözü getirmek istiyorum. Evet, 17 Temmuz Cuma günü RAMAZAN BAYRAMI, Bayramlar Allah rızası için tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin verdiği huzur ve sükûnun dışarıya yansımasıdır. Bayramlar 365 günün 30 gününde bu günü kadar yapmadığımız ya da yapamadığımız iyilik ve yardımları yapmanın verdiği gönül huzuruyla bir birimize sarılacağımız gündür. Bayramlar dargınlık ve küslüklerin bir tarafa bırakılıp, el öpüp gönül alacağımız ve Allah’ın şefaatine (İnşallah) nail olacağımız gündür. Dikkat ederseniz ‘RAMAZAN BAYRAMI’ sözünü büyük harflerle yazdım. Peki, neden biliyor musunuz? Son yıllarda dikkat edin bazı yazılı ve görsel medyada bizim taa 1400 yıldır kutladığımız RAMAZAN BAYRAMI terimi ‘Şeker Bayramı’ olarak lanse edilmeye çalışılıyor da onun için. Peki, bunu yapmalarında ki amaç nedir? İşte bu çok önemli burada amaç RAMAZAN terimini milletin beyninden silip “şeker” terimini yerleştirerek, bayramlarımızın o mukaddes havasını, kutsiyetini ve ehemmiyetini yok etmek, sonrada “Şeker Bayramı” olarak kutlamaya başlayacağımız bu günü tamamen lügatimizden kaldırmak. Dikkat edin yeni yetişen nesiller bu duruma nasılda ayak uydurmuş 10 kişiden en az 5 tanesi “Şeker Bayramı” diyor ve buna çanak tutmaya çalışan “Çanakçılar” yavaş, yavaş amaçlarına yaklaştıklarını görüp “Zil takıp, gerdan kıvırıyor”. Bu iş bu kadarla da kalıyor mu peki? Tabi ki hayır. Bu çanak yalayıcı takım iki ay sonra gelecek olan “Kurban Bayramımıza” başlıyor dil uzatmaya, tabi burada da değişik taktik uyguluyor. Neyse bu konu farklı daha sonra Kurban Bayramımızı nasıl dejenere etmeye çalışıyorlar bu konuda sizlerle dertleşeceğiz biz dönelim Ramazan Bayramına, Bakın şuna hiçbir itirazım olmaz. Mesela bazı şehirlerde ve bölgelerde Bayramlar değişik isimlerle anılır, ama bu anılma sadece o bölge ve şehirde kalır. Mesela Kahramanmaraş’ımız da bu bayram yıllardır “Çörek Bayramı” Adana’da “Kömbe Bayramı” olarak anılır ama bu anılma sadece o yörede bilinir, yani Kahramanmaraşlı biri gidip Tokat’ta, Denizli’de “Çörek Bayramı” dese kimse bilmez, ama bunu Televizyonlar ve Gazeteler vasıtası ile toplumun her kesimine duyurulursa belli bir zaman sonra orda da “Çörek bayramı” “Kömbe Bayramı” diye anılmaya başlar. Hasılı burada bize düşen tabii üşengeçliği bir tarafa bırakıp çocuklarımıza Bayramlarımızı ve Bayramlarımızın ne anlama geldiğini adını, tarihini kısacası her şeyini anlatmak ve bizleri düşürmek istedikleri bu tuzağa düşmemek olmalı. Yoksa unutmayalım ki dışarı düşmanlarla içeri içimizde ki İrlandalılarla dolu. Herkesin RAMAZAN BAYRAMI’nı şimdiden tebrik ediyor, Bayramın tüm İslam âleminin birliğine ve dirliğine vesile olmasını diliyorum. Görüşmek umuduyla.