Derginin hür tefekkürün kalesi olduğunu okuduğum yıllar çok geride kaldı. Düşünme denilen olgunun kendi bağlamında çilesi çekilmedikten sonra pek de bir anlamı olmadığını yaşarken öğrendim.
Dert derman ilişkisine muhabbet penceresinden bakmak her kişinin değil ancak er kişinin karı imiş bunu öğrendim. Okuyup yazmak dervişliğin ilerleyen basamaklarının göstergesi bu da ehil bir insan gözetimine muhtaç.
Dini dergileri klasik tasavvufi yapının mürit yetiştirme yolu olarak görüp anlıyorum. Eskilerin MEKTUBAT dedikleri tasavvufi edebiyatın günümüz örnekleri de din kültür muhteviyatlı dergilerdir.
Derginin baş yazıları aslında derginin kodlarını gösterme bakımından önemli. Derginin nereye doğru evrildiğini baş yazılardan anlamak mümkün. Lütfi Arslan Bey kaleme aldığı Baş Yazılarla sadra şifa oluyor. “ Ama Hakikati bilenler birileri incinecek diye hakikati eğemez, bükemez ve biçemez” ibaresi ne güzel bir tespit.
ÖLÜM SESSİZ BİR NASİHAT!
Bu apaçık olduğu halde derginin sayfalarının ölüme ayrılması günümüz insanının eğitilme yapılacağını dergiden okumanızı istiyorum. zorluğuna iyi bir örnek. Yaşarken eğitilmeyenler ölürken hizaya mı gelecekler bunda şüpheliyim.
Süleyman Derin “ Arkada hoş bir sada bırakmak” dan söz ediyor bunun nasıl olacağı derginin sayfalarında. Halit Serhan Ercivelek soruyu doğru sorduğundan bizde ondan sahih cevabı aldık peki soru neydi cevap ne oldu ki dememenizi istiyorum bütün bunları bu güzel dergiye 0 533 611 25 41 den abone olunca göreceksiniz.
Osman Çalışkan Hoca Efendi ile yapılan röportaj dini tahsil ve terbiye için hayli önemli satır aralarına gizlenen hikmetler okurları bekliyor. Ülke coğrafyasının metafizik kodları bu tür röportajlarla ortaya çıkıyor. Yasaklanan din öğretiminin ağır bedeli sadece bir zamanı kaplamıyor bütün zamanlara şamil oluyor.
Sami Efendi ile ilgili bölüm derginin en çok okunması gereken bölümü insanın ruhi basamakları tanıması ancak yaşayan ve yaşatan insanlarla kaim bunu bu sayfaları okurken bir daha gördüm. Konya’da bulunduğum sıralarda merhum İlhan Armutçuoğlu ile geçen günleri bir daha düşündüm. Kitapçılık yapılan o sokak ve bal ağırlıklı dükkandan aklıma nice hatıralar geldi. Mehmet Dolular ve Çiltci Ali Efendi ve oğlu Sami beyi de andım. Biraz ilerde bulunan Doktor Hulusi Baybal’ı dualarla yad ettim. Dergi tanıtalım derken nerelere geldim ey Azizan.