Şu mübarek Ramazan gününde dahi durduramadığımız terör olayları, trafik kazaları, soygunlar, yolsuzluklar, cinnet vakaları, intihar olayları, kahir ekseriyeti Müslüman olan bir memlekette nereden nereye geldiğimizin açık net resmidir, biliyor musunuz?
Her günün sabahında yeni bir olayla güne başlıyoruz. Kimilerini kızgınlıkla, kimilerini lanet okuyarak, kimilerini ağlayarak seyrettiğimiz haberlerin neden ardı arkası kesilmediğini bir gün olsun düşünmedik, düşünemiyoruz. Çünkü İslami hassasiyetimizi yitirdik, olaylara bakış tarzımız hafifleşti, sıradanlaştı, vaka-ı adiden oldu hadiseler.
Oysa Allah Kur'an-ı Kerim'de "Her kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler ama bunlardan sonra da onlardan çoğu, yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler." (Maide, 32) buyurmaktadır.
İnsanı frenleyip vicdan muhasebesi yapmasını sağlayan, ona engel olan işte bu iman ölçüsüdür. Bu ölçüyü yüreklere koymadığınız ve bir de adaleti sağlamadığınız zaman işte oturup bu türkülere ağlarsınız durmadan.
"Mağosa limanı limandır liman
Beni öldürende yoktur din iman."
İki gündür bütün bir Türkiye Aybüke öğretmenin bu türküsüne ağlıyor. Ağlıyor da sonra ne oluyor. Bir çözüm üretemediğimiz, caydırıcı tedbirler alamadığımız, adil bir yargılama yapamadığımız hadiseler birbirini takip ediyor ve biz her gün ağlayacak yeni bir şeylerle karşılaşıyoruz.
Şimdi bu Aybüke kızımızı vuran teröristin geçmişini kurcalayın, mutlaka dağa çıkmadan önce veya sonra herhangi bir eylemden gözaltına alınmıştır. Sonra... Sonra hafifletici sebepler, yok iyi hal, yok mahkemede sergilediği uslu duruş yüzünden bırakılmıştır. Bu da ona teşvik primi olmuştur.
Oysa Allah hükmünü ortaya koymuştur. Haksız yere bir cana kıyanın cezası ölümdür. Siz idamı bir zulüm olarak görürseniz, bağışladığınız zalimlerin zulmü de sizi boğar, altında kalırsınız.
Bir devlet memuru bir suç işler, soruşturma geçirir. Bir karar verilir. Sonra hafifletici sebepler, sebepler, sonra affedilir. Adam bakar ki suçlar cezasız kalıyor, melanetine devam eder. Farzedin bir iki üç soruşturma geçirdi ve görevden atılması için bakanlığa dosyası gönderildi. Bu defa da devreye siyasiler girer ve maaş kesme cezası veya yer değişikliği ile yetinilir.
İşte bu memur için en kötü şey bu adaletsizliktir. Çünkü işlediği suç cezasız kalmıştır. Her şey buna benziyor. Kalıcı tedbirlerin alınmadığı, adaletin sağlanmadığı bir ülkede insanlar kendi haklarını (ihkak-ı hak) kendileri kollamaya kalkışırlarsa bu defa da çeteler, tetikçiler, şantaj çeteleri memleketi sarıp sarmalar. Siz de gece gündüz adam kovalarsınız.
Şu mübarek ramazan ayı bize bir daha gösterdi ki, hesap var hesap.
Kendi çıkarları için çetelere göz yuman siyasiler, bürokratlar, sanayiciler, mevki makam sahipleri, unutmayın ki beslediğiniz, göz yumduğunuz köpekler bir gün sizi de ısırır. Şu kısacık ömrümüzde en az 30 kere taraf değiştiren, kazananın yanında görünmek için 40 takla atan ve kaybedeni anında satan yalakalar dalkavuklar, en itibar gören adamlar olarak aramızda yaşadıkları sürece, hatta bir çoğunun cep harçlığını bu kazanma ve kaybetme riski bulunan devletlüler verdiği sürece bizler daha çok ağıtlar yakar, dizimizi döveriz.
15 Temmuz darbe girişiminin bütün bir devlet sistemimizi altüst ettiği şu günde devletimiz hiç vakit geçirmeden bir an önce yeniden sistemini oturtmalı, hainler temizlenmeli, suçsuzlar iade-i itibarlarını yeniden kazanmalı ve bütün bir millet olarak yeniden dış düşmanların kışkırtmalarına odaklanmalıyız.
Şimdilerde görünen o ki, Kabine ve teşkilatlardaki değişiklik ihtimali herkesin uykusunu kaçırmış, korku dağları sarmış, belden aşağı vuruşlar tavan yapmış, tetikçi çeteler de bayram yapmaktadırlar.
Korkunun ecele faydası yok, insan bir kere ölür. Dik durun, çetelere prim vermeyin, saflarınızı sıklaştırın ey memleket sevdalıları. Sizi metheden de zemmeden de nezdinizde bir olmadıkça asla takvaya erişemezsiniz. Geçici dünya hevesleri için heba ettiğiniz ömrünüzü kaybettiğinizle kalmaz, bir de zalime meyletmekten yargılanırsınız, yevm-i mahşerde.
Ey durakta beklemeyi hiç sevmeyen, gelen ilk trene atlamayı marifet sayan insanoğlu. Bazen bindiğiniz trenin hükmü makasçının bir anlık gafleti kadardır, unutmayın.
Tekrar başa dönersek 22 yaşındaki Aybüke öğretmenle karşılaşacağımız mahşer gününden sakınınız. Diri diri toprağa gömülen kızcağıza suçu sorulduğu zaman (Tekvir, 8-9) Aybüke öğretmene de sorulacak, suçun neydi diye. O Şehadet şerbetini içerek bütün suallerden kurtuldu da biz ne yapacağız. Bunca şehit ve gaziye, onların dul ve yetimlerine ne cevap vereceğiz.
Gölgesine sığındığınız siyasilerle sorgulanmaktan kurtulduğunuz melanetleriniz bir bir ortaya döküldüğü ve defterlerin açıldığı gün
"Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir" (İnfitar, 6) hitabına nasıl cevap vereceksiniz ey müminler.
Allah, hesabını kolay verenlerden eylesin cümlemizi. Hayırlı ramazanlar.
Not: Yarın akşam 13.06.2017 Salı günü Abdulhamidhan Camii'nde Kardeşlik İftarı var. Yemeğinizi alın gelin. Gariplerle cami bahçesinde paylaşın. Ramazanın hazzına erin. Saygılarımla.