15 Temmuz ihanet girişiminin senei devriyesini konuştuğumuz bir haftayı geride bıraktık. Şehitlerimizi ve gazilerimiz rahmetle ve minnetle andık. Gözyaşlarıyla hazırlanan programları seyrettik, etkinliklere katıldık. Olan biteni ne kadar kavrayabildik, hadiselerin ne kadar farkında olduk bilmiyorum ama 15 Temmuz günü ilk şehit olan askerimiz Bülent Aydın’ın eşinin bir ifadesi gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Dedi ki şehit eşi hanımefendi; “Eşim şehit oldu hayat devam ediyor bizler adeta yaşıyoruz ama evimizin çatısı yok. Babamız artık yok, karyağdımı üşüyoruz, fırtınada donuyoruz, sıcak oldumu yanıyoruz.”Evet bizler rahat yatağımızda uyuyalım diye bizlerden çok daha kıymetli birçok ailenin artık evinin çatısı yok… Bizim yerimize onlar üşüyor, onlar yanıyorlar.
Her önemli hadise bizi bir müddet meşgul etse de dünyaya meylimiz ve zalim nefsimiz hemen arkasından nerde kalmıştık diye araya giriyor ve vazgeçemediğimiz üç günlük dünyanın peşinden sürükleyip götürüyor.
15 Temmuz bize gösterdi ki hakikaten “Aldırma cambaza bak” deyiminin tam manasıyla yaşandığı uzun yılların sonunda aldanan yine biz olmuşuz.
Bütün kurumlarımız namaz kılıyorlar. Allah, kitap, din, imandan bahsediyorlar diye bir haşhaşı terör örgütüne havale etmişiz. Eğitim, güvenlik, sağlık, iletişim, yargı,istihbarat ne varsa kıyafeti bize benzeyen ama aklını, idrakini haşhaşlılara satmış hainlere teslim etmişiz.
Bunu saflıkla izah edemeyiz. Hesap gününde Allah bize sizin aklınız yok muydu neden düşünmediniz niye araştırmadınız. Neden kendi insanınızı, bürokratınızı, gençliğinizi, askerinizi, polisinizi,hakiminizi, öğretmeninizi yetiştirmediniz diye sormaz mı.
Ne diyeceğiz o zaman “Yarabbi Ak parti diye bir parti geldi ekonomide ve siyasette bir takım iyileşmeler oldu. Gelir seviyemiz arttı. Bizde ganimetten biraz daha faydalanalım diye akarken doldurmaya çalıştık” mı diyeceksiniz.
15 Temmuz bize ne kadar temelsiz, hazırlıksız, birikimsiz olduğumuzu sırtımızı dayayacak dava adamlarımızın ne kadar az olduğunu bütün çıplaklığı ile göstermiştir.
Bu şehirden bir Ahmet GEDEMENLİ geldi geçti. İl başkanı olduğu partinin her seçimde yaptığı milletvekili olma teklifini reddeden benzinini kendi cebinden koyduğu eski model bir ciple gitmediği dağ köyü kalmayan. En önde kendisi yürüdüğü, koştuğu için başında bulunduğu teşkilatın her neferinin ordu gibi düzenli, disiplinli fedakarca koştuğu bir teşkilata sahip bir il başkanı Ahmet GEDEMENLİ… Onu rahmetle anıyorum.
Gelsin de şimdi 15 yıldan beri iktidar nimetini elinde tutanların acizliklerini bir görsün. Ahmet GEDEMENLİ.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yalnızım dediğinde hepimiz şaşırmıştık niye bizler yok muyuz, ne güne duruyoruz diye dertlenmiştik. Meğer ne kadar haklıymış cumhurbaşkanımız.
Şimdi 15 Temmuzdan beri işgal edilen kurumlar temizlenmeye çalışılıyor ya. Gidenlerin yerini dolduracak yetişmiş bürokrat, öğretmen, vali, genel müdür,hakim, il müdür v.s. var mı ne gezer.
Hangi kurum söz konusu olsa, başındaki amir kim diye sorsanız “Sosyal demokrat ya da ulusalcı, ya da vesaire, vesaire. ama zararsız adammış” diyorlar. Sahi biz bunun için mi iktidar olmuştuk. Omzumuzda kaset çalar, teypler köy köy dolaşmıştık. Benzin parası cebimizden motosikletlerle köy yollarında toz yutmuştuk. Nerde bizim yetişmiş kadrolarımız.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız Metal yorgunluktan dolayı teşkilatların gözden geçirileceğini ilan ettiler.
Hemen kılıçlar çekildi herkes parti yönetiminde sırtını dayadığı bir büyüğünden aldığı güçle rakibine parmak sallıyor yakında görüşeceğiz diye. Dalkavukların başı döndü yarının teşkilatında kim gidecek kim kalacak bir bilebilseler de rahatlasalar. Yedi kocalı Hürmüz misali gücü nerde görürse çadırı oraya taşıyan yalakalardan kurtulmadıkça, biz daha çok Çingene dövüşleri seyredeceğiz.
Sahte gülücüklerle etrafa bakmaktan şakak kemikleri eğrilen siyaset erbabı Ahmet GEDEMENLİ’ nin hayatını bu günlerde yeniden okumalı araştırmalıdırlar.
Bugün siyasetin en etkili yerlerinde bulunup Ahmet GEDEMENLİ’ yi çok iyi tanıyan büyüklerimiz. Geriye dönüp mazide bir yolculuk yapmaya o kadar muhtaçtırlar ki belki ibret almak için son şanslarımız olan bu değerlendirmeler bizim için hayati önem arz ediyor.
Unutmayalım ki günümüz siyaseti Vefa kapısını kapatmıştır. İnsanlar mağlubiyeti, kaybetmeyi sevmiyorlar. Kazananın dostu çoğalıyor ama dostluğun ömrü, kaybettiği güne kadar devam ediyor.
Kaybettiğimiz gün selam verenimiz kalmıyor.
Oysa samimiyet ve ihlas insanlığın kaybolmayan mirasıdır.
15 Temmuz gibi bir ihanet kalkışmasından ALLAH’ ın yardım ve inayetiyle kurtulan ülkemiz, milletimiz, devletimiz ilelebet yaşasın istiyorsak, yokluk günlerindeki samimiyet ve ihlasımızı yeniden kuşanmalıyız. Herkes kimlerle oturup kalktığına bir kere daha baksın.
Benden söylemesi…
Kalın Sağlıcakla 17.07.2017
Ömer Faruk ŞİRİKÇİ