Özellikle son yıllarda sosyal medya, basın yayın aracılığı ile LGBT li yani cinsiyette özgürlüğü savunun tipler karşımızda çok sık boy gösteriyor. Erkeğe benzeyen kadınlar, kadına benzeyen erkekler, bazen de hangi cins olabilir diye kestiremediğimiz tiplerin, yarı çıplak, ful makyaj, ağızda olmadık küfürle arzı endam ettiğini görmek insanın akıl sağlığında , ruh dünyasında bir karmaşa uyandırıyor. İnsanların özel hayatını nasıl yaşadığı ile ilgilenmiyorum ama bunu gözümüze sokarcasına yaptıklarında, insanları, özellikle çocukları ve gençleri nasıl etkilediğini düşünüyorum. Sosyal medya fenomenlerini çocuklar ve gençler seçicilik kaygısı olmadan izliyor . Bu sosyal medya fenomenlerinin en popülerleri arasında eşcinseller var. Üstelik yaşamları ve söylemleri ile sosyal hayatın dinamiklerine saldırırcasına davranışlar içindeler. Henüz ergenlik çağında bir erkek kendini makyöz olarak tanıtıyor, bir erkeğin nasıl makyaj yapması ile ilgili tavsiyelerde bulunuyor. Bir diğeri, marka kıyafetlerine, bindiği arabanın muhteşemliğine, gittiği lüks mekanların bütün özelliklerine , yaşadığı evin lükslüğüne , girdiği cemiyetlerin kallaviliğine dikkat çekerek, özendirerek yaşadığı hayatın mükemmelliğini kabul ettirme çabasında. Kime, tabiki gençlere ve onu takip eden çocuklara. Üstelik bunu sadece eşcinselliğine borçlu olduğunu , öyle olduğu için bunu elde ettiğini de bilinç altına göndermeler yaparak yapıyor. Bunları izleyen genç zihinlerin ruh dünyasında bir süre sonra normalmiş gibi bir algı da oluşuyor. Özenenler, onları taklit edenleri gördüm. Cinsel durumu gayet sağlıklı olan bu gençler bile sırf fenomen olmak, kolaydan lüks hayat yaşamak uğruna onları taklit ediyorlar, sosyal medyada da hızla yayılıyorlar. Öyle ileri gidenler oluyor ki gey biri 9 ay hamilelik taklidi yapıp, sonunda bir kurguyla hastanede doğum yapmış gibi çekimler yaparak insanlara izletiyor. Takipçileri milyonlar. Buna o hastane nasıl müsaade etti onu siz düşünün. Benim aklım almadı, haberlere konu olunca şaşkınlıktan öylece kaldım. Üstelik oyuna dahil olan, rolünü eğlenerek icra eden hastane görevlileri , artık bu noktada nutkum tutuluyor. Hiçbir başarısı, akademik bir çalışması , eğitimi olmadan çok zengin bir hayat yaşadıklarını görüyoruz. Bunların fonlanan , desteklenen proje insanlar olduğu aşikar. Bet sesleriyle yarışmalarda öne çıkartılarak ödüle layık görülmeleri, müzikal hiçbir doneye sahip olmayanların konserler vermesi, ardından tv programlarında ön plana çıkarılmaları bunun açıkça delili, görmemek makus bir körlüktür. Hedef cinsiyetsizlik , son yıllarda cinsiyetsiz okul ve cinsiyetsiz yetiştirme tarzı karşımıza çok fazla çıkıyor.
Bakalım nedir şu LGBT, 1980 lerde ilk gey olarak duyduk, 1990 larda LGB şimdilerde LGBT olarak sık sık duyuyoruz bu tanımı. Kısaca ne demek LGBT ya da GLBT; lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma.Kadın kadına ilişki, aşk ve seks, (Lezbiyen).Erkek erkeğe ilişki, aşk ve seks, (Gey)Biseksüel erkek veya biseksüel kadın ile diğer cinsel yönelimler arasında ilişki, aşk ve seks, (Biseksüellik) MTF erkek veya FTM kadın ile diğer cinsel yönelimler arasında ilişki, aşk ve seks; (Transseksüellik, Travestilik, İnterseksüellik genel; Transgender)
Buyurun, açılımını aynen bulup size yazdım, yazarken kafam allak bullak oldu, kim kiminle , kısaca buna sınırsızlık mı demeliyiz onu da düşündüm. Kimse kimsenin cinsel tercihini yargılamıyor ama gözümüze sokarcasına çorun çocuğun önünde özendirerek savunursanız biz de birkaç söyleyecek söz hakkına sahip oluruz. Bu çocuklar bizim, bu ülke sağlıklı zihne sahip gençler sayesinde ayakta kalacak.
Özellikle son birkaç yıldır cinsiyetsizleştirmek her geçen gün destekçilerini de yanına alıp , ön plana çıkıyor. Masum bir tercih aforizmasıyla yola çıkıp ,modern dünyanın hak dağıttığı yerde olmak gibi bir iddia ile kamuoyunu etkiliyorlar.Üstelik siyasi,sosyal, kültürel ,iş dünyası, sanat alanında söz sahibi, tanınmış insanları da yanlarına alarak ,eylemler ve aktivist çalışmalar halindeler. İlginçtir ki bugün artık LGBT aktivizmi, popüler kültür ve dünya demokrasisi gözünde insanlığın bütün sorunlarının önüne geçmiş bir öneme sahip, çünkü ifade özgürlüğü üzerinde baskı uyguluyorlar.
Batıda unicorn dünyası var ki bu çevreler yaratılıştan gelmiş biyolojik cinsiyeti reddeder, kendilerine göre cinsiyet tanımlaması yaparlar. Erkek ya da kız çocukları doğduğunda, onları erkek ya da kız diye tanımlamazlar. Büyüdüklerinde cinsiyetlerine kendilerinin karar vermesi gerektiğini savunurlar, çocukları da büyütürken öyle büyütürler.Buna da akışkan cinsiyet diyorlar, yani kişi cinsel tercihi canının istediği doğrultuda seçip değişebilirmiş. Tam bir vahamet, insan ruhunun dar ağacında asılması. Doğduğu cinsiyeti mi yoksa dış çevrelerce hissettirildiği cinsiyeti mi tercih etme konusunda o bireyin çektiği ısdırapları tahmin edemezsiniz . 0 dan 6 yaşa kadar çocuğa kız gibi davranırsanız kız gibi , erkek gibi davranırsanız erkek gibi hisseder . Bunu rahatlıkla söylüyorum çünkü yıllar önce öğrencilerim arasında kız gibi davranan iki erkek öğrencim vardı, aile ile görüşüp çocuk psikiyatristi ve çocuk doktoruna yönlendirdim . Veliler bilinçliydi ki bana inandılar, hemen harekete geçtiler. Sonuç mu, doğru tahmin etmiştim bu iki erkek çocukta kadınlık hormonu fazla salgılanıyordu , testlerden çıkan sonuç buydu. Bu iki çocuk aslında biyolojik olarak tamamen erkekti, ruhen de öyleydi, bunu tıp söyledi biz de gözlemleyebiliyorduk. Sadece çevresel ve davranışsal etkilerden ortaya çıkan bir karmaşa yaşıyorlardı. Tedavi başladı, bir süre sonra her şey yoluna girmişti. Böyle durum da çocuğa evet sen kızsın deseniz, ileride bu duygu durumu değiştiğinde ne yapacak , ruh dünyası nasıl ısdıraplardan geçecek. Bu iki erkek çocuğun hikayesini soruşturduğumda , kız çocukların olduğu bir ortamda sadece onlarla oyunlar oynadıklarını, bir bebeklerinin olduğunu, ailelerin de bunu masum bir davranış zannederek engel olmadıklarını gördüm. Çocuğun 6 yaşına kadar kimliği ve kişiliğinin iskeleti yani temeli oluşur. Çocuk bu yaşlarda dikkat edilerek büyütülmeli. Cesareti, kendine güveni, saygıyı, inancı, edebi, ahlakın ana temeli bu yaşlarda oluşmaya başlar. Aman dikkat, bir insan kolay yetişmiyor.İnsanı yetiştirmek en büyük sorumluluk, en büyük vebal. Çocuklar bize Allah ın emaneti.Tabiki az da olsa cinsiyet anlamında biyolojik olarak farklı doğan çocuklar da , bunu da tıbbın aracılığıyla, biyolojik ve psikolojik olarak hangi taraf ağırsa o yolda tedavi ve ameliyatlarla kişinin yolu çiziliyor. Bu ilahi taktire bizim diyecek zerre sözümüz olmaz. Bizim tepkimiz cinsiyetsizleştirme ve bunun normalmiş gibi her geçen gün insanların bilinç altına sokularak normalleştirme çabaları. İnsanın ruh dünyası dalgalanmalara açık, bilinç altına ne kodlarsanız bir süre sonra kişiliği o yönde gelişir. Bir insana kırk gün deli de, deli olur sözü bunun kanıtı gibi.
Bir araştırmanın sonucunda , Amerika da cinsiyeti konusunda kafası karışık insanların , LGBT savunucularının yönlendirmesiyle ki bu anlamda maddi destek de oluyorlar, ameliyatla cinsiyet değiştirip sonra pişmanlıkla bunalıma girdikleri ortaya çıkmış. Bu insanların azımsanamayacak kadar çok olduğu görülmüş. Bunlardan en tanınmışı Walt Heyer , you are not alone yalnız değilsiniz diye bir site kurmuş. Tüm zamanını, yanlış yönlendirmelerle cinsiyet değiştiren insanlara yardım etmeye harcıyor. Walt , ameliyatla kadınlığa geçer, ardından pişman olur tekrar erkeliğe geçer. Bu tam 8 yıllık bir süreçtir. Çocukluğundan başlayan yanlış yönlendirmelerden, ileriki hayatında tanıştığı cinsiyet karşıtı insanların hayatında yaptıkları tahribattan bahseder Walt. Aileleri ve kendi gibi olanları uyarmak, onlara yardım etmektir tüm çabası.
Ülkemizde çok da etkili değiller gibi düşünebilirsiniz. Tam tersi, seslerini duyuruyorlar, İstanbul merkezleri gibi görünse de Anadolu da da oldukça etkin çalışıyorlar. Diyarbakır ve Van en çok çalıştıkları şehirler. Bir bebeğin mama önlüğüne transgender bayrağını koyup, çocuklarınızın cinsiyetine karışmayın, baba ve ahlakçılığa son gibi sloganlarla destekleyecek kadar da cüretkarlar.
Elimizde kalan son aile dinamiklerini de kaybetmek üzereyiz, oyun içinde oyun. Popüler kültüre hakim liberal çevreler günümüzün totaliter düşüncesini oluşturmakta. Aileler eğitimli ve bilinçli olmalı, tek mirasımız vatanımız ve kültürümüz , varisimiz çocuklar.
Hoşça kalın dostça kalın