"İnsanlar, yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olunca
düşünmekten vazgeçerler" (Voltaire).
Geçen yazımda “Düşünmek zenginin mi ya da fakirin mi işi?” sorusu çerçevesinde temel ihtiyaçlara dikkat çeken bir yazı yazmıştım. Bunu birinci görüş olarak alabiliriz. İkinci (Karşı) bir görüş ağırlıklı olarak, “bir eli yağda, bir eli balda olanlar düşünmezler” iddiasıdır. Nitekim bir filozof şunu söylemekte: "İnsanlar, yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olunca düşünmekten vazgeçerler" (Voltaire). Filozofa göre konfora ulaşmak düşünme için tehlike işareti. Hatta bir adım ileri giderek maddi zenginliğe erişenlerin durumu ne olur tartışmaya değer.
Konfor
Konfor Fransızca kökenli bir kavram olup günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık olarak açıklanmaktadır.
Orhan Veli’nin şu serzenişini hatırlayalım: "Benim de mi düşüncelerim olacaktı / Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım?" Şairin serzenişinde fikir üretmeden çok kaygı (tasalanma) şeklinde bir durum var. Ama konu Orhan Veli olunca konforunun çokta kötü olmadığını söylemek mümkün. Şöyle ki, Orhan Veli'nin babası Osmanlıda Mızıka-yı Hümâyun'da klarnist imiş. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şefi olmuş. Orhan Veli’nin babasının statüsü ve kendi Özgeçmişine bakılırsa temel ihtiyaçlar konusunda sıkıntısı yok. Şair’in -Maslow teorisine göre- temel ihtiyaçlarını karşılamada bir sorun yok.
Çok sayıda filozof ve bilim insanının hayatı incelendiğinde bunların büyük ölçüde temel ihtiyaçlarını karşılandığı görülecektir.
Peki Voltaire haklı değil mi? Ya da Maslow mu haklı?
İnsan olmak
Gereksinimler hiyerarşisi bakış açısına gereksinim piramidini katı basamaksal olarak düşünürseniz yukardakilerin düşünmesi gerektiği sonucuna ulaşmanız gerekir. Yani, belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz, böyle gereksinimleri yoktur. Belirli bir gereksinim kategorisindeki gereksinimlerin karşılanması durumunda kişi, bir üst kategorideki gereksinimleri karşılamaya yönelecektir. Ancak uzmanlar gereksinimler hiyerarşisiniz yaygın bilinenin aksine tabakalar arasında katı sınırların olmadığını söylemekteler.
Diğer yandan "İnsanlar, yiyecek ekmekleri ve yatacak yerleri olunca düşünmekten vazgeçerler" (Voltaire) iddiası felsefi bir görüş olmakla birlikte bilimsel değildir. Ama şu yönden haklı olabilir: Belli bir maddi refah içinde bulunanlar bu imkanları kaybetmek endişesi ile riskli (statükoca kabul edilmeyen) düşünsel faaliyetten uzak durabilir.
Bu ikileme göre fakirler ekmek peşinde koşmaktan düşün(e)mez iken diğer görüşe göre zenginler konfor alanı nedeniyle düşünemez.
Her iki uça savrulmadan, düşünmenin insanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi, insaniyet (insanlık) ile ilgili olduğu düşüncesindeyim. Elbette fakir olmakta zengin olmakta düşün(neme)me için yeterli değil... Galiba İnsan olmak! İnsanın dertlerini dert edinmek, insanlığın dertleri dertlemek, dertlere deva olmak için insan olmak yeterli...
İçinde yaşadığımız toplum ne durumdadır?
Toplum
Birçok ankette vatandaşlara “Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusu yöneltildiğinde ankete katılanların yüzde 75’i “ekonomi ve hayat pahalılığı” yanıtını vermektedir. Bunu yüzde 8 ile “İşsizlik” cevabını verenler takip etmekte. “Eğitim sistemi” yanıtı ise yüzde 5,5 ile üçüncü sırada yer alıyor. Yüzde 4,1’lik bir kesim ise bu soruya “Adalet, hukuk sisteminin eksiklikleri” cevabını vermekte.
Katı bir gereksinim penceresinden bakarsanız toplumumuzda neden düşüncenin filizlenmediğine neden büyük beyinler çıkmadığına azda olsa cevap bulabilirisiniz…
Son söz: İnsan olmanın yolu düşünmekten geçer.