Çocukluğumda evimizin salonunda kapının tam karşısındaki duvarda bir fotoğraf vardı. Fotoğrafta ayakta duran üç kişi bir cami maketine bakıyordu. Bu fotoğrafa bakarak büyüdüm…
Aile mensupları olarak bizler 24 saat bu fotoğrafla yaşıyorduk… Olayları anlayacak kadar aklım ermeye gelmeye başlayınca babama fotoğrafla ilgili sorular soruyordum…Bunlar kimdi?
Babam biz sormasak da bazen güncel konular konuşulurken fotoğraftaki kişiye göndermeler yapıyordu. Babam bu fotoğraftakilere niçin bu kadar bağlıydı?
O günkü çocuk aklımla bu durumu bir türlü anlayamıyordum.
Dedemin de aynı fotoğraftaki kişileri sevdiğini biliyordum. Dedem ve babamın anlattıkları ile şekillenmekte olan düşüncelerim sebebiyle zihnim her gün yeni sorularla dolup taşıyordu.
Bir gün babam fotoğraftaki kişi ve cami hakkında konuşurken ‘ezanı asıl haliyle okunmasını serbest bıraktı’ dedi.
Bende ‘ezan okumak yasak mı ki’ diye sordum.
O zaman “Tanrı uludur, Tanrı uludur. Tanrıdan başka yoktur tapacak..” şeklinde Türkçe ezanı okudu…
O yıllarda halkımızın kulağına çarpanla gönüllerde olanı farklıydı. Evimiz, komşumuz, mahallemiz velhasıl ülkemizin gönlünde olanla minarelerden duyduğu sesler farklıydı…
Bir türkümüzde ‘Gönülden gönle giden bir yol vardır’ denilmekte. Milletimin gönlü yaralanmış, gönüller arasındaki yollar yok edilmeye çalışılmıştı…
Fotoğraftaki şahıs gözümde daha da büyümüştü.
Babama göre O “Yeter söz milletin” diyen bir kahramandı.
Gerçekten demokratik bir sistemde milletin kararları nasıl görmezden gelinebilir?
Bir gün hayatım boyunca her hatırladığımda üzüleceğim bir bilgiyi öğrendim babamdan…
Fotoğraftaki kahramanlar idam edilmişti…. Kendi dünyamda da büyüttüğüm o kahraman insan öldürülmüştü…
Babam bunu kötü insanların yaptığını anlattı...
Bunu da anlamakta zorlandım. Demek ki içimizde kötü insanlar da vardı?
Her toplum ve kurumda kötü insanların var olduğunu o yıllarda anlamaya başladım. Daha sonra anladığım ise ‘her insanın iyi ve kötü yönünün var olduğu’ydu.
Bu kahramanları öldüren kötü insanlar kimdi? Cevap olarak ‘karanlık bir yere bağlı oldukları’ şeklindeydi.
Bu fotoğrafa bakarak büyürken, bu kahraman idam edilirken halkın tepkisini merak etmeye başladım!
Babama şu soruyu sordum: “Bu şahıs çok seviliyorsa öldürülürken insanlar ne yaptı?” Bu soruda o kadar ısrarcı olmuşum ki sanki bir sosyal psikolog gibi bir açıklamada bulundu.
Bana anlattıklarını bir ömür boyu hatırladım…Şunları söyledi:
“Ağaya yaptıklarını bilsen halkın durumunu daha iyi anlarsın” dedi.
Ağa ilginç bir figürdü. Hayvancılık projesi kapsamında ilçeye inek (dana) getiriliyor. Bu danalardan bir kaçını da ağa alıyor. Ağa’nın danası her sabah yayılması için nahıra gidip-gelirken bakkalların (manavların) önündeki sebze ve meyveleri de yiyormuş. İnsanlar da ağanın gazabından korkarak danasını bile kovalayamıyormuş. O zamanki kültüre göre ağayı bırakın danasına bile laf söylenemiyor.
Bugün bile güzel beldemizde o günlerden kalan bir söz olarak “Ağanın danası gibi gezmek” tabiri halkın arasında kullanılmaktadır.
İşte danasına bile saygı duyulan ağa darbenin ilk günü ilçede derdest edilip üstü açık bir kamyonetin arkasında belde de gezdirilmiş…
Tam bir ‘psikolojik harekat’ yapılımış…Ağaya bile bu yapılırsa mesajı halka gösteriliyor…Korku kültürü ta en derinlere kadar işleniyor…
2016 yılının 15 Temmuz gecesinde yine korku kültürünü yaymak istediler…
Yine karanlık ilişkiler vardı…
Ama korku kültürüne karşı direnen kahramanlar da var…Sımsıkı birbirine sarılan bir millet var…
Fotoğraftaki üç kişi demokrasi kahramanları… O camii Kocatepe Camisi…Şimdi tüm minarelerden Allah'u Ekber sedası yükseliyor.
Babamı rahmetle anıyorum… Soysuzlara inat dedem, babam ve ben tam 3-4 nesildir demokrasi ve hukukun yanındayız…Ya kıblesi seyyarlar…
O fotoğraflar şimdi her yerde… 15 Temmuz’da yeniden söz milletin olduğu hatırlatıldı…Şehitleri rahmet, gazileri minnet ile anıyorum…