Yükseköğretime Kurumları Sınavı (YKS) 27-28 Haziranda yapıldı. Sınava yetişmek için koşan gençleri ve okul çevresinde bekleyen velileri görünce derin düşüncelere dalmaktan insan kendini alıkoyamıyor. Keşke durum düşüncede kalsa gençlerin geleceğini düşündükçe insanın içi yanıyor.
Geçen hafta “Gençler(i) hayatta(n) ne beklemekte?” başlıklı yazımda üniversite ve liseye geçiş sınavlarının yapıldığı bu günlerde bu sınavların sonucunda kazanılacak fakülte/okulun gençlerin yaşamını nasıl etkilediğine dikkat çekmiştim.
YKS’ye başvuran kişi sayısı 2 milyon 433 bin 219 olarak açıklandı. Yani milyonları yakından ilgilendiren bir konu sınavlar ve gelecekte olacaklar.
Lise ve üniversiteler meslek eğitimi ağırlıklıdır. Buraları bitirenler toplum/devlet hayatında belli görevleri üstlenirler. Bu şekilde bireyler eğitim yolu ile iş sahibi olma yanında toplum içerisinde “statü” sahibi olurlar. Böylelikle gençlerin birçoğu ailelerinin bulunduğu tabaka/sınıftan daha üst “sınıfa” yükselme fırsatını yakalar. Aslında gençlerin ve ailelerinin beklentileri/çabaları bunun gerçekleşmesi içindir. Ancak bu durum her zaman (yüksek bir oranla) gerçekleşmez.
Gerçekler
Bir akademisyen olarak sınav zamanlarında tanıdıklar arayarak sınav ve tercihler ile ilgili sorular sorarlar. Şimdi tam bu aylardayız. Bu tür ilişkide olabildiğince gerçekçi bir danışmanlık yapmaya çalışırım.
Geçmiş zamanda bir dostum aradı aramızda şu diyalog geçti: “Benim çocuk mahalli idareler bölümünü kazandı ne düşünürsün” dedi.
-Nerede, hangi üniversitede diye sordum. O’da Orta Anadolu’da bir üniversite/şehrin ve ilçesindeki MYO ismini söyledi.
-Tereddüt ettiğimi anlayınca “bitirince kaymakam bile oluyormuş mezunları” dedi.
O’na söyleyemedim ama aklımda şu düşünce geçti: Kaymakam değil de kaymakamın yanında memur olsa büyük bir iş olur.
Aradan yıllar geçti, genç mezun oldu, işsiz güçsüz ortada gezip durdu. En son bir markette kasa taşırken gördüm.
Bu tablo hikâye kitabından aktarılmamakta, uzun bir eğitim sonunda birçok öğrenim görülen alan için olgudur.
Seçme ve yönlendirme
Bu ülkede lise mezunu iseniz 12, MYO mezunu iseniz 14, fakülte mezunu iseniz 16-18 yıl eğitim-öğretim görmüşsünüzdür. Bu şekilde milyonlar var. Birçok kez yazdım genç nüfusu yüksek olan bir ülkeyiz. 2018-2019 eğitim-öğretim yılı verilerine göre; Türkiye’de üniversitelerde 7.6 milyon kadar öğrenci (önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora) eğitim-öğretimi gördü ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okullarda 17.7 milyon öğrenci eğitim aldı. Bu verilere göre Ülkemizde sayıları 25-26 milyonu bulan bir öğrenci kitlesi var.
Bu öğrencilerin eğitimin farklı kademelerini bitirdiğinde beklenilen nedir? Yukardaki gibi bir tablo veya sınıf atlamak mı?
Bir ülkede yukarı doğru hareketlilik/sınıf anlama yoksa önemli yapısal sorunlar var demektir. Uzmanlar Aşağı doğru hareketliliğin yüksek olmasının sebeplerini şu şekilde açıklamaktadır:
Yapısal sorunlar
-Toplumda ekonomik gelişmenin eksikliği;
-Yeni fırsatlar yaratıl(a)maması;
-Fırsatların açık ve herkes tarafından ulaşılabilir olmaması;
-Üniversite mezunları arasında işsizliğin yaygın olması gibi demografik yapı ile toplumsal konumlar arasındaki uyumsuzluk;
-Liyakat sisteminin (meristokrasi) işlememesi (Kaynak: Kalaycıoğlu S., Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik; S. 151).
ABD’de en alt kademeden birinin diploma sahibi olarak en üst sınıfa yükselme ihtimali % 10 olarak hesaplanmış. Bizdeki oranı bilmiyorum. Fakat gençlerin yeteneklerini belirleyip yönlendirme yapılmaz ise sınavlar ve edinilen diplomalar işlevsiz kalmaya hatta olumsuz etki yapmaya mahkumdur.
Son söz: Her kanat uçursa idi deve kuşları da uçardı.