Geçtiğimiz hafta Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybının yani TL’nin döviz karşısında gerilemesinin enflasyona ne şekilde etkide bulunduğunu yazmıştım.
Enflasyon, hem alım gücümüzü zayıflattığı hem de para birimimizin değerini düşürdüğü için yüksek olmasını istemediğimiz bir göstergedir. Enflasyonun çok düşük olması da ülkede talebin yavaş olduğunu gösterir, o da istemediğimiz bir durumdur.Bizim ülkemiz için %4-%5 gibi arada bir seviyede olması idealdir. Şu sıralar yıllık tüketici fiyatlarındaki yaşanan enflasyonumuz %11-12 aralığındadır ve bu rakamı düşürmek için çeşitli çözümler geliştirilmektedir.
Bu çözümlerden birisi olan TC Merkez Bankası’nın faiz arttırma hamlesi, birçok tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Özellikle siyasi kesim faizlerin arttırılmasını arzu etmiyor. Peki neden TCMB faiz artışını desteklerken, hükümet bu duruma karşı çıkıyor?
Hükümetin her sene başında uygulamaya koyduğu bir bütçesi ve orta vadeli planı bulunmaktadır. Bu planların içerisinde istihdam, cari açık, büyüme, enflasyon gibi ekonomik göstergelerde belirli rakamlar hedeflenir. Bu rakamların istenen seviyelerde olması, ekonomik tüm kesimlerin memnuniyetini de beraberinde getirir.
Hükümet için ana göstergelerden birisi işsizlik, istihdam verisidir. Her ülkede olduğu gibi bizde de istihdam, yatırımdaki artış ile paralel seyir gösterir. Hükümet, faizlerin arttırılmasını arzu etmez çünkü artan faiz maliyeti yatırımcının daha yüksek bedelden borçlanmasına sebep olur, neticesinde yatırım yapmaktan çekinir. Yatırım olmazsa da istihdam yavaşlar.
Faizlerin artışına karşı çıkılmasının bir diğer sebebi ise bu artışın ülke büyümesine engel olacağı düşüncesidir. Neticede bizim ülkemiz tüketime dayalı olarak büyümektedir ve bunun sürebilmesi için üretilen sanayi ürünlerine, otomotive, beyaz eşyaya, apartman dairelerine, eğitim, sağlık vb hizmetlere rağbetin devam etmesi gerekir. Vatandaşın tüketimini arttırabilmenin yolu, ona ucuz maliyetli finansman avantajı sağlamaktan geçmektedir. Eğer faizler artarsa, paraya ulaşım zorlaşır ve vatandaş harcama yapmak istemez.
Öte yandan ana gayesi TL’de fiyat istikrarını sağlamak olan TCMB, yüksek enflasyon ile mücadele edebilmek için çeşitli müdahelelerde bulunur. Bu noktada izleyebileceği birçok yöntem olmakla birlikte en etkilisi faiz hamlesidir.
Ülkemizde TL’nin dövize karşı güçlü olabilmesi için döviz miktarının yüksek olması gerekir. Miktarı yüksek olanın değeri düşeceğinden hareketle, TCMB ülkeye yabancı para girişini hızlandırmayı hedefler. Faizler yükselince yabancı ülkelerdeki yatırımcılar, dövizlerini ülkemize getirir, TL’ye döner ve TL’den yüksek mevduat faizi elde etmeyi arzular. Neticesinde döviz miktarı artar, dövizin değeri düşer, dövizle alınan akaryakıt, hammadde gibi kalemler ucuzlar, üretim maliyetleri geriler ve böylece fiyatlar genel seviyesinin yükselmesinin önüne geçilmiş olur.
Faize karşı geliştirilen bu iki farklı tutumda bir tercih yapmak gerekmektedir. Yatırımcı düşük faizden borçlanıp yatırımlarını mı arttırsın yoksa üretim maliyetini ve dolayısıyla enflasyonu düşürmek uğruna faiz yükseltimine devam mı edilsin? Bu soruya gelecek haftaki köşede cevap arayalım. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.