Ekonomik sorunlar, eğitimdeki sorunlar, adalete hukuka olan güvensizlik derken bizim gemi epey delindi. 16 yaşında kız çocuğu ölümü, yurtta tecavüze uğrayan çocuklar, ölen kadınlar anlatmak istediğim çok şey var. Tarkan’ın yeni şarkısında dediği gibi” geçcek, geççek” tabi bu hayat hep böyledir şarkılara hep işlemiştir zaten düşen hep yerde kalmaz, bu da gelir bu da geçer ama nasıl? Bir şey yapmalı ama ne yapmalı? Dolar 18 den 14 düşünce, yüksek faturalar biraz düşünce bir şey yapmış olunuyor mu? Aynı gemideyiz sefayı çektik sıra zahmetinde mi? Şimdi halk olarak biz zaten hep zahmetindeyiz. Zenginlik artışı hesaplanırken tüm yurt içindeki harcamalar toplanıyor ve nüfusa bölünüyor yani adil bir paylaşımı değil sizin gerçekte eline geçene bakılmıyor pastadan aynı dilimi almıyoruz. Sefayı eşit bölüşmüyoruz birde sefalet var Dünya Sefalet Endeksi ülkenin işsizlik sayısının ülkedeki enflasyon oranının toplamı ile elde ediliyor ve bizim ülkemiz borç batağındaki Arjantin’i geçti yani sefalet arttı. Aynı gemide bu sefareti de eşit paylaşmıyoruz. Enflasyon eşit paylaşılmaz mı? İşsizlik eşit nasıl olmaz diyeceksiniz ama maalesef bizim gemide olmuyor. Çifter maaş alırken birileri, torpil, kayırma, liyakatsizlik ortaya saçılmışken sefalette eşit paylaşılmıyor. 100 gr et alamayan insanlara tüm hayvan al daha uygun diyenler nasıl sefareti paylaşmış olabilir?
Aynı gemide miyiz? Bu soruya cevap evet ama benim aklıma Tarkan filmi ya da diğer eski filmlerden bilirsiniz gemin alt katında kürek çekenler vardır başında kırbaçla bekleyenler onlar da aynı gemideler sonra kaptan vardır özel büyük odasında o da aynı gemide yani evet aynı gemideyiz ama aynı yerde değiliz. Bu sözlerimi anlamak için dışarda halk ekmek büfesine gidin ve çalışana sorun durumu. Ben geçen gün sabah 8 de halk ekmeğe gittim ekmek, simit her şey bitmişti. Oradaki abi sabahın 7 sinde 500 ekmek hemen bitiyor diyor gelin düşünün her gün 500 ekmek sabah 7 de bitiyor. Camda ise şöyle bir yazı en fazla 5 ekmek yani birisi gelip tüm ekmeği almamış bu halk ekmek almak için sabah erkenden kalkıp ekmek kuyruğuna giriyor. Yoksulluk, sefaret paylaşılmıyor. Manavda, döküntü kabul edilecek şeyler normal fiyatın altında satılıyor yani halk döküntüye muhtaç.
Haftanın 6 günü çalışıp eline geçen para ile bırakın tatili, yeni bir şeyler almayı, dışarda bir çay içmeyi bırakın evine aldığı ekmeği dert eder hale gelen ile elindeki kredi kartına borçlanarak geçinen insanlar ile dolar üzerinde garantili iş yapanlar, kaptan köşkünde olanlar aynı mı? Sonra aklıma Cansever’in şiiri geliyor “masa da masaymış ha/ bana mısın demedi bu kadar yüke “ aynı hesap bizim gemi de gemi hani ama geçcek geçcek bu da geçcek.