Siyasetçinin ağzından çıkacağını kulağı duyacak! Öyle ulu orta yerde, pat diye konuşmayacak. Bu millet patavatsız, düşünmeden hareket edip konuşan, pot kıran, bir çuval inciri berbat eden siyasetçilerden nefret ediyor.
Siyaset yapıyorum diye siyasetin içine edip, sonra da düzeltmeye, kırdığı potu geri çekmeye çalışsa da, söz ağızdan çıkana kadar sizindir, sonrası tüm kamuoyunun. İki cümle sarf edeceğim diye sözüm ona inciler sarfeden siyasilerin sonunun ne olduğunu yakın tarihte gördük, duyduk, okuduk.
Yazar Soner Yalçın’ın dediği gibi, gürültüden fikir ve çözüm çıkmıyor. Çözüm diyalogda, istişarede.
*
Siyaseti o hale getirdiler ki, o kadar çok kirlettiler, o kadar çok yerlerde süründürdüler ve o kadara çok itibarsızlaştırdılar ki, herkes sade algılar üzerine kendi mahallesine propaganda yapıyor.
Kalite kalmadı.
Siyasetçide, siyasette hedef ne olursa olsun kanaat oluşturmak, kindarlık üzerinden halkı kandırmak insan olana yakışmaz. Zaten siyasi ahlaka da sığmaz! Bıraktılarsa, kaldıysa tabi.
*
Sürekli günah keçisi yaratmayı seviyoruz. Kendi çıkarımız için, kendi partimiz, kendi takımımız için öteki mahalleye diş gösteriyor, çemkiriyor, parmak sallıyoruz. Bir de mağduriyet yaratma yarışı vara ki, o daha facia!
Evet, hakikati öldürdük, namazını kıldık, fatihasını okuduk, okuyoruz kaçıncı kez! Yalana sığındık, siyasetçilere bakarsan, en güvenli liman! İnanan olursa, çıkarsa tabi.
Şimdi kalkıp şehrimizdeki siyasetçilerin kırdıkları potları, yalanları, canlı yayında dile getirdiği uçuk kaçık fakat arkası gelmeyen, hayat bulmayan, gerçekleşmeyen kurku vaadlerini burada tek tek anlatacak olsam, yemin ederim sayfalar yetmez!
İsimlerini sıralasam, canları sıkılacak, küsecekler, sonra da siteme yeltenecekler. Sessiz kalsan da iman hala koymuyor!
Çemkirenler çoğalacak!
*
CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu bunu yaptı, eleştirilerin hedefi oldu, kırdığı cevizin farkına vardı mı bilmiyorum, genel başkan sayın Kemal Kılıçdaroğlu bile kınadı sözlerini.
Ne demek Türk Ordu’suna dil uzatmak, askere laf söylemek! Bu ordu, bu güvenliğimizin teminatı, bekçimiz Ordu’ya yapılan hakareti kabullenmek mümkün değilken, sürekli verilmek istenen mağduriyeti yüzüne gözüne bulaştırdılar kendisi ve arkasında duranlar!
Sürekli mağduriyeti dile getiren art niyetli, öfkeli bu kafayla, kafalarla hiçbir tartışmanın yapılmayacağını bilmez miyiz? Biz ne çekiyorsak, ki bunun örneklerini şahsım şehrinde de yaşıyoruz, maskeleşmiş nefreti silah olarak kullanıyoruz zaman zaman.
Resmen hadsizlik!
*
Kendi dışındaki, kendi gibi düşünmeyeni, karşı mahalleyi günah keçisi ilan eden, kutuplaşmadan siyaset gibi gazetecilik de besleniyor bu şehirde. Hakikati değil, kendi mahallesinin hoşuna gideceğini kaleme alıyor, konuşuyor.
Partileri, sivil toplum kuruluşlarını, hatta adını da veriyorum, MADO’yu, KERVAN’ı ve diğer bilumum marka ve firmaları haber yaparken, yorumlarken bile öfkesini, kinini, nefretini kusan onlarca hadsizler var bu şehirde.
Haber ve yorumlara kimlerin işine yarıyorsa, kimlerin işine geliyorsa ona göre pozisyon alınıyor, üretiliyor, senaryolar yazılıyor, bunu bilen politikacılar da zaman zaman bu oyunlara farkına vararak ya da bilmeyerek ‘seçmene selam’ göndermiş oluyor!
Hani diyoruz ya, biri katledilecekse, ilk kurşunu hiç günahı olmayan sıksın!
Gürültüden işbirliği, diyalog ve fikir çıkmaz, çıkmıyor demem bundandı.