Aslında bizim bu taraflarda, yani Maraş’ta buna benzer bir deyim de var, yazmasam rahat edemem, ‘kar kalkarsa it’in boku ayaza çıkar!’
Yalan bir yere kadar. Bazen yatsıyı bile bulmuyor.
Siz gizli kapaklı işler çevirir, herkesi enayi, salak yerine koyar da, memleketin bir tek akıllısı yerine koyarsanız kendinizi, gelir o yalanlarınız, o entrikalarınız, o tepeden bakmalarınız, o kuruntularınız, o yüksek egolarınız, sizi yerden yere çalar, bitirir, mahveder.
Açık olur, net duruş sergilerseniz mesele yok da, doğruluk dürüstlük ayaklarına yatıp gizli gizli fırıldaklar çevirirseniz, ileride yüzünüze çarparlar Hatice’yi de, neticeyi de.
*
Kalbin bozuk, niyetiniz fena, gizli gizli işler ve fırıldaklar çeviriyor, kendi çıkarınız için başkalarının hayatını tehlikeye atıyor, riske sokuyorsunuz. Bilinmez, farkına varılmaz mı sanıyorsunuz, yaptıklarınız kesenize kâr kalır mı zannediyorsunuz?
Gün gelir açığa çıkar.
Yukarıda da söyledim ya, kar kalkarsa itin boku ayaza çıkar. Kozmik odalara girilir, hiçbir sır maziye gömülmezken, ‘Ben söylerim, ben yaparım, kimse bilmez, kimse çakmaz!’ diye düşünürseniz yanılıyorsunuz.
Günü geldiğinde saklı gizli ne varsa, kabak gibi çıkar ortaya.
Yaptıklarınız, söyledikleriniz, kırdığınız potlar, yediğiniz hurmalar, vakti saati gelince sizi tırmalar, acı da olsa gerçekler suratınıza çarpıldığında, ‘Eyvah ben nerede hata yaptım!’ dersiniz ama iş işten geçmiş olur.
Son pişmanlık fayda etmiyor.
Ki son viraj burası zaten!
*
Merhum, büyük ozan Aşık Mahzuni Şerif’in türküsünde dediği gibi; ‘Vicdanında kalmamış, utanır damar kalmamış’ yanına yaklaşsan nefesi bile yalan, çamur, iftira, dedikodu kokan riyakar, sırf çıkarı için kurumları bile kendine çıkar kapısı haline getiren, edepsiz kılıklı ve erkeğim diye gezinenler, ‘naşerifler’ (şeref ve haysiyetten yoksun, şerefsiz) herhalde eski baro başkanı sayın Av. Vahit Bağcı’ya manşetlerden attıkları iftiraların vicdani sorumluluğu altında eziliyor, iniliyorlardır şimdi.
Neyin peşindeydiniz, neyin hesabındaydınız ve şimdi soruyorum, ne geçti elinize!
Yargısız infaz yaptınız!
Linçe kalkıştınız!
“Fetöcü başkan!’ diyerek neredeyse hain damgasını yapıştırdınız yakasına!
İtibarsızlaştırmak, insan içine çıkamaması için manşetlerinizle uğraş verdiniz.
*
Şimdi aklandı, temize çıktı. Ama 5 yılını ziyan ettiniz, 5 yıl burnundan getirdiniz, 5 yıl mesleğinden soğuttunuz, 5 yıl yediğini içtiğini zehir ettiniz, 5 yıl zan altında yaşattınız!
Ne geçti elinize, mutlu musunuz, vicdanınız rahat mı?
Gazeteciliğin de bir haysiyeti, şerefi, onuru var, sizi bunu ayaklar altına aldınız. Bunu da büyük gazete, büyük gazeteci etiketi altında hayata geçirdiniz!
Unutmayın, altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez!