4 milyon, 5 milyon Suriyeli derken, şimdi de Afganlılar sınırlarımızdan giriş yapmaya başladılar. Otobüse biniyorsunuz, bir mekâna gireceksiniz HES KODU isteniyor, soruluyor. Ama Afganlılar ve Suriyeliler sınırımızı kevgire çevirip, yol geçen hanı yapınca, ne Hes kodu soruluyor, ne bir şey. Kimliksiz üstelik…
Tabi ki devlet mağdura, bize sığınana elini uzatacak, yardım edecek. Türk ve İslam medeniyeti, yüce dinimizi bunu emreder. Bunlar misafirdi, gideceklerdi ülkelerine. Ama kalıcı oldular, kovsan da gitmeyecekler gibi duruyorlar.
Şimdi de Afganistan gençleri geliyor akın akın. Dikkat edin, içlerinde kadın ve çocuk yok, hepsi de zıpır gibi delikanlı. Taşı sıksa suyunu çıkartacak cinsten. Ama geliyorlar. Niye geliyorlar, kimin için geliyorlar, niyetleri ne, her kafadan farklı sesler, yorumlar gelirken, ucuz işçilik diye kimileri bu gelişleri meşru sayıyor, göstermeye çalışıyor, kimileri de ‘artık bu kadar misafirlik yeter, gitsinler!’ demek zorunda kalıyor.
Kalıyor, çünkü her geçen gün sayıları artıyor, üstelik sosyal yaşamın da dengesini allak bullak e diyorlar.
*
Gelelim meseleye…
Birkaç gün önce, Divanlı Mahallesi Muhtarı Atilla Erimhan’ın misafiri idik. Kaymakamından tutun da milletvekillerine, il başkanından teşkilat mensuplarına, belediye başkanlarından ilçe teşkilat başkanlarına ve muhtarlara kadar herkes orada iken, hemen karşısında, yıkılan eski karakol inşaatı yerine şimdi Pazar yeri kuruluyor.
Dulkadiroğlu Belediyesince…
Müteahhidin kim olduğ4unun önemi yok. Biri almış, işine bakıyor.
Lakin çalışanların hepsi de Suriyeli. Sordum, bir tane Türk işçi yok aralarında. Ya bunlar ucuzuna çalışıyorlar, ya işi biliyorlar, bizim Türk işçilerinin bir yeri kızıl olur ya biraz da, o bakımdan en ağır işler de olsa Suriyeli ve Afganlı işçiler her yer talan etmiş durumdalar.
Nerede ucuz işçilik var, nerede ağır iş var, bunlar oradalar. Netice itibariyle onlar da geçimlerini bir şekilde sürdürecekler. Çalışarak… Bedava ekmek devri bitti, yok…
*
Suriyeli mültecilerin yoğun yaşadığı illerimizin nereleri olduğunu artık herkes ezberledi. Bu insanların yaşadığı bölgelerde işsizliğin arttığı, enflasyonun yükseldiği tespit edilmişken, verilere göre her 10 Suriyeli mülteci, vasıfsız 6 Türk’ün işsiz kalmasına neden oluyor, yani onların ekmeğini alıyorlar ellerinden.
Eh, ekmek de aslanın ağzında olduğuna göre…
Mesele ekmek olunca, Suriyeli mültecilerin ekonomiye olan etkisi üzerine yapılan araştırma, çarpıcı bir gerçeği ortaya koyarken, bir gerçek daha ortaya çıkmış, Suriyelilerin sadece yüzde 21’i Türk vatandaşları ile zaman geçiriyormuş. Kalanı ise kendi aralarında sosyalleşiyor. Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Hatay, Adıyaman ve Suriye sınırına yakın illerde yaşayan Suriyelilerin hiç Türk arkadaşı olmayanların oranı ise yüzde 30’a yakınmış.
*
Bugün gerek Organize Sanayi Bölgelerinde, gerekse Konfeksiyoncular Sitesinde Suriyeli mültecilerin kurdukları işletmelerle büyümeye katkı sağladıkları bilinmeyen bir şey değil.
Ne iş olsa yaparlar, ne verirsen rıza gösterirler! Yeter ki iş olsun, yeter ki ekmek olsun!
Kalırlar mı, kalmaya niyetliler mi, giderler mi, yoksa sevdikleri için bu toprakları bırakıp yakılan, yıkılan ülkelerine geri dönerler mi, bilemeyiz. Ancak yaygın kanaat, geldikleri gibi gitmeyecekleri.
Kalıcı olacakları…
*
Biz Türk işçilerinin her işi beğenmedikleri sürece, Suriyeli mülteciler o işlerde çalışırlar, evlerine ekmek götürürler, kendi aralarında kurdukları sosyal bağlarla daha da güçlenirler.
Zıpır gibi erkekler plajlarda keyif de çatar, kadınları Allah ne verdiyse durmadan doğum yapar, eh bu ülkeye seçmen de gerek, niye gitsinler yakılan, yıkılan evlerine, memleketlerine.
Toprağını sevmiş ağaç gibiler, gitmezler bir yere!