Bu, tilkiyi kümese bekçi yapmak gibi bir şey. Bir başka ifade ile altının kıymetini sarraftan iyi bilen kim çıkar!

Sürünüz var, çoban ehliyetsiz biri. Durmadan sürüye kurt getirtiyor. Hakim  değil davara, koyuna. Olmayınca da kurt sürüden her gün birilerini alıp götürüyor. Sürü sahibi çobanı değiştirecek, akrabası, yakını, eli mahkûm, tutuyor, göndermiyor.

Tutun ki hurdacıya antikayı sattın, kıymetini bilmez ki, ya hor kullanır, tarihi-kültürel değerinin farkında olmadığı için ya da daha iyi bir fiyata satar, kazancına bakar!

*

İYİ Parti içinde, etkin siyaset yapan bir dostla beraberdik uzun süre. Özeleştiriyi seven, buna ihtiyacı olduklarını söyleyen biriydi. Seçimde, sahaya, daha maça çıkmadan 1-0 yenik başladıklarının da farkındaydı, ki bunu açık açık söylüyordu. Maçı disipline eden, oyuncuları motive eden, takım ruhundan bihaber takım kaptanının gayriciddi hareketleri, sık sık faule sebebiyet veren oyun tarzı, taraftarı çileden çıkartan el kol hareketleri çokça da hakemle uğraşması, yenilginin ana sebeplerini oluştururken, bir alt lige düşeceklerinin sinyallerini aldığının farkında değildi.

*

Hadi gelin açılalım, saçılalım, İYİ Partiyi iyi bir analize çalışalım. Eteğimizde ne varsa dökelim orta yere, söylenmedik ne varsa dilimizde, konuşalım, aklımızda ne varsa yazalım ki, değerlendirme objektif olsun.

İYİ Partinin depremden önce, diğer bir ifadeyle, Genel Başkan Meral Akşener’in 6’lı masayı devirirken, ‘Bu masada artık yokum, bir daha da dönmem!’ diyerek tekmeyi vurup gitmesinden sonra, ‘süllümden (merdiven) endim, sözümden döndüm!’ diyerek tekme vurduğu masaya geri dönüşü, partide bir güven sorunu yaşattı.

Niye gitti, niye sözünü yedi, geri döndü? Vatandaş dili döndüğü, aklı yettiği kadar sorgulamaya başladı.

*

Herkes de biliyor ki, Meral Akşener, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına onay vermiyor, Kılıçdaroğlu ile seçimi kazanamayacaklarına inanıyordu. Bunun için çekti gitti, sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın A takımına dahil olması üzerine, 6’lı masaya dönüş yapınca, bir kere bu gel-gitler seçmene, vatandaşa doğru düzgün anlatılamadı. Bir de milliyetçi kanadı temsil ettiğine inanılan İYİ Parti’nin HDP’ye sıcak bakmaması, millet ittifakı ile değil de, parti şemsiyesi altıda seçime gitme fikri böylece suya düşmüş oldu.

Şu da gerçek, parti ittifakta değil de, bağımsız girseydi seçime, milletvekili sayısını da artırır, Kahramanmaraş’tan Av. Ahmet Çabukel milletvekili seçilir, ikinci sıradaki aday da şanslı olurdu.

Ama herkes ortada bir pazarlığın döndüğünü anladı.

*

Gelelim içeriye, yerele, hizibin, dedikodunun, fitne fesadın dur durak bilmediği, seçim bürosundaki yaşı 50’yi geçmiş insanların ekmek elden su gölden misali, oturdukları yerde onu bunu çekiştirmeleri, dedikoduların ayyuka çıkması, milletvekili aday adaylarının, sonradan aday gösterilen isimlerin birbirlerini ucuza satması, Çabukel’in yalnızlaşmasına sebep oldu.

Aslında bunu isteyen Çabukel’in kendisiydi.

Kötü briketten duvar olmaz. Kendi adamları, kendi arkadaşları, listeye kendi koyduğu dostum dedikleri Çabukel’i arkadan vurdu, yalnızlaştırarak, tek başına bırakarak, seçim çalışmasında yalnızlaştırarak meclise gitmesine mani oldular.

*

Parti içindeki huzursuzluk, fitne fesat, dedikodu, bireysel hatalar, özel yaşamdan kareler ve parti içi kavgalar, evin içinde kalması gerekirken, komşuya kadar sirayet etti, komşu da zaten dedikoducunun teki, önce mahalle, sonra tüm şehir dedikodularla çalkalandı.

Yazının başındaki kişisel yorumumda da izah etmeye çalıştığım üzere, takım ve parti disiplinini sağlayacak kişi İl Başkanı, yani Süleyman Tekerek idi.

Fakat partide herkes birbirinin adamı olunca, sen-ben ayrılığı, aykırı düşünceler, isimlerin dosyalarla Ankara’ya, genel merkeze gammazlanması, cep telefonuna kaydedilen yorumların dosyalar halinde ona buna peynir-ekmek gibi dağıtılması, dedikodu çarkını daha da hızlandırdı.

Artık yama dikiş tutmaz hale gelmişti. Araba fren tutmaz hale gelmiş, uçurumun kenarında… Eee, şoför de acemi, uçuruma ha yuvarlandı ha yuvarlanacak ve beklenen akıbet…

*

NOT: Gelecek yazıda, parti içindeki ayrık otlarını, ilçe başkanlık ve aday tespiti noktasındaki iç kavgalar, ilk sıra merkez tamam da, ikinci sıranın bir (Elbistan veya kuzey ilçelerinden bir isim) önceki seçimdeki benzer hataya dönüşmesi, Çabukel’in kafasına göre liste yapması, takımı ve partiyi sırtlayacak isimlerin kadro dışı bırakılması, kavga erkeklerin işi zannedilir, lakin burada kadınların da kavganın tam ortasında yer alması, hırsın aklın önüne geçmesi…

Ve deve dişi gibi, toplumda karşılığı olan, toparlayıcı, partiden güç değil, partiye güç katacak isimlerin görmezden gelinmesi, bırakın aday gösterilmeyi, delege bile gösterilmemesi, kaçınılmaz sonucu beraberinde getirmesi, kesilecek fatura vs..

Bunları okuyacaksınız! Tabi isim isim…