Sevgili okurlar; geçen haftaki köşe yazımızda sizi müteahhit mağduriyetine uğramamak adına yapılması gerekenler konusunda bilgilendirmiştim. Bu hafta; vatandaşlarımızın güvenlerinin suistimal edildiği konulardan biri olan ve hukuk camiasında ''inançlı temlik'' adıyla anılan sorun üzerinde duracağım. İnançlı temlik; bir kişinin, sahip olduğu veya yeni satın alacağı bir malı, mülkiyeti devir amacı dışında, genellikle belli başlı durumlarda mal kaçırmak maksadıyla veya başka amaçlarla, daha sonradan geri almak şartıyla yakın ve güvenilir bulduğu kişinin üzerine devretmesidir.
Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; Ahmet, eşi Ayşe ile geçimsizlik yaşamaktadır. Ahmet, yakın zamanda Ayşe'den boşanmayı düşünmektedir. Ahmet bu dönemde yeni bir arsa alma planı yapmaktadır. Ancak arsayı kendi üzerine aldığında eşinin bu arsadan pay almasını da engellemek istemektedir. Ahmet yakın arkadaşı Ali'ye durumu anlatır. Ahmet ve Ali uzun zamandır yakın arkadaştır ve birbirlerine son derece güvenmektedirler.
Ahmet; satın alacağı arsayı sanki Ali satın almış gibi , Ayşe’den mal kaçırmak için Ali'nin adına tapuda tescil ettirir. Ahmet ve Ayşe boşandıktan sonra Ali; arsayı Ahmet'in üzerine geçirecektir. Ahmet ve Ayşe boşanır ama gelin görün ki Ali'nin gözünü para hırsı bürümüş, gözü başka bir şey görmez olmuştur. Para hırsı Ali'nin gözünü o kadar kör etmiştir ki Ahmet’le uzun yıllardır süren arkadaşlığını tek kalemde çizmek pahasına Ahmet'in isteklerini ve anlaşmayı inkar eder ve arsanın tapusunu Ahmet'in üzerine geçirmez.
İşte bu noktada Ahmet'in imdadına inançlı temlik yetişiyor. Kanunlarımızda inançlı temlikle ilgili bir hüküm yok ancak hakimleri kanun kadar bağlayan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı bu konuda kanunların açığını kapatıyor. 1947 tarihli bir Yargıtay İBK ile inançlı temlik kavramı hukukumuzda resmen kabul edildi. Bu sayede artık Ahmet ve Ahmet gibi mağduriyet yaşayanlar haklarını mahkeme önünde arayabiliyorlar.