Şair Özdemir Asaf bir şiirinde "İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri? / Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?" demekte…
Şair anlamak (idrak) konusuna dikkat çekmektedir…
Anlamak yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmektir…
Açıkçası düşüncelerimize yeni bir bilgi girmektedir… Bu noktada bu yeni bilgi illa yaşla birlikte mi gelir sorusu akla gelebilir.
Anlamak sorup öğrenmektir…
Anlam doğru ve yerinde bulmaktır…
Şair yaş ile ilişkilendirse de gayet hassas bir konuya dikkat çekiyor.
Yaşla mı anlama artıyor? Pek emin değilim ama önce zengin kültürümüz içinde anlamak ile ilgili bazı deyimlere bir göz atalım…
Deyimlerimiz
Bir olayı anlamak, çözmek manasında “akıl ermek” deyimi kullanılmaktadır… Örneğin bazen meslekte kıdemliler bazen yaşlılar “senin bu işlere aklın ermez” demektedir…
Bir başka deyimimiz ise “Dünyayı anlamak”tır… Dünyada neler olduğunu öğrenmek, deneyimi artması anlamında kullanılmaktadır
Şimdiye değin görmediği şaşılacak yeni bir şeyle karşılaştığında “Bir yaşıma daha girdim” der insanımız…
İnsan yaşadıkça öğreniyor ve anlıyor. Bu gayet normal; ölü veya aptal değilse böyle olması gerekir… Yaş hayatın çeşitli evrelerinden her birine denilmektedir… Bu evrelerde her yeni tecrübe hayatı daha iyi anlamamıza neden oluyor…
Yaş…
Şöyle bir 5-10 dakika yaşımız kaç olursa olsun düşünelim: Kişiler, olaylar veya ideolojiler hakkında düşündüklerimiz hep aynımı kaldı?
Elbette belli ölçülerde değişmiştir… Aslında yaş ile birlikte bakış açımız zenginleşmeye başlıyor… Hayatın hep bir renkten oluşmadığını görüyoruz… Cahit Sıtkı Tarancı şöyle söylemekte: “Gökyüzünün başka rengi de varmış!”
Belki dikkat etmemiş olabiliriz ama yaş kelimesi iki zıt anlamı taşımaktadır. Birincisi taze, çok çevik ve sağlam anlamdadır… İkincisinde ise yaş kötü, çürük ve güvenilmez anlamındadır. Örneğin “bugün işler yaş” sıkça kullandığımız bir deyimdir…
İnsanı değiştiren nedir?
İnsan yaşla birlikte tecrübe ve bilgi sahibi olması değişime neden olmaktadır… Nitekim Cahit Sıtkı Tarancı nedenini söylemese de Otuz Beş Yaş şiirinde “Zamanla nasıl değişiyor insan!” diyerek değişime dikkat çekmekte ve devamın da ise şunları söylemektedir:
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
…
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Şair belli yaşta belli gerçeklerin anlaşıldığı düşüncesi içerisindedir… Ancak “Akıl yaşta değil, baştadır” şeklinde bir de atasözümüz vardır… Yani ulu atalarımız “akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir” kanaatindedir…
Akıl İnsanın düşünme, anlama, kavrama yeteneğidir. Ya idrak!
İdrak…
Her insan zeka sahibidir fakat her insan aynı oranda akıllı değildir… Yaşla insanın deneyimleri artabilir ama bu da bireyi keskin bir idrak sahibi yapmaz… İdrak, anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme anlamındadır… Belki genetik yönü vardır… Belki eğitim etkilidir… Atalarımız “çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir”
demiştir… Burada öğrenmek için gezenin (bilinçsiz geziler öğretici değildir) çok şey öğreneceğini; çok yaşayan onun bildiklerini bilemeyeceği anlatılmaktadır…
Her neyse aklımız, yaşadıklarımız, eğitimimiz kanaatlerimiz değiştirebilir… İdrak konusunda algı eşiği daha düşük ve hızlı olan toplum ve bireyler daha yüksek bir idrak sahibi olabilir…
Ya düşükse?
Son söz: Akıl olmayınca başta, hiç idrak etmez her yaşta…