İsrailli firavunlar “Bizi kimse durduramayacak!” diyorlar. Herkese ve her şeye meydan okuyorlar. Yeryüzünün sahibi olduklarını ilan ediyorlar. Biraz daha ileri gitseler kâinatın da sahibi ve hatta iman ettikleri (nasıl inanıyorlarsa?) ahiretin de sahibi olduklarını bile iddia edecekler.
Ağababaları Amerikalılar da onları tasdik ederek her fırsatta İsrail’in emrinde olduklarını ve birer Siyonist olduklarını iftiharla tüm dünyaya ilan ediyorlar. Bugün tüm dünyaca anlaşılmıştır ki, gerçekte iki İsrail var. İlki taşeron İsrail olan ABD, diğeri Filistin topraklarına çökmüş olan hakiki İsrail.
Ulaştıkları teknolojik gücün sağlamış olduğu yeryüzü hegemonyası onları firavunları ve nemrutları gölgede bırakacak bir zalimliğin zirvesine taşıdı. Düşman oldukları İslâm’a ve Müslümanlara ait ne varsa hepsini yok etmek için teknolojinin sunduğu tüm imkânları sonuna kadar kullanıyorlar. İslâm’a ait tüm izleri siliyorlar. Tarihte bunun örnekleri çok. Endülüs’te, Bağdat’ta, Balkanlar’da, Doğu Türkistan’da ve daha nice yerde zalimler ellerine geçirdikleri Müslümanları öldürmekle yetinmediler, başta camiler olmak üzere İslâm’a ait tüm izleri de yok etmeye çalıştılar.
Sanıyorlar ki ezdikleri, katlettikleri insanların bir sahibi yok. Yaptıkları melanetin hesabını soracak bir ilahi irade yok. Geçmişte helak edilen zalimlerin akıbetini sanki bilmiyorlar. En iyi bildikleri kendi atalarına yaptığı zulümlerle tanınan Mısır’ın firavunu. Ancak Firavun ve ekibinin akıbetinden ibret alacaklarına onu kendilerine örnek almışlar.
Oysa Allah zalimlere sadece mühlet verir. Hem tövbe etmeleri için son fırsatlarını verir -ki ahirette bir bahaneleri olmasın- hem de azabın en çetin ve elem verici olanlarına hazırlanmaları için kötülüklerinde şeytanlarla yarışmalarına ayrı bir fırsat verir. Cilve-i rabbani daha ne hikmetler gizler, bilemeyiz. Ama o mühlet bittiğinde artık azab-ı ilahi ne bir an geri durur, ne de onu engelleyecek bir kuvvet karşısında durabilir.
Ebrehe koca ordusu ve zırhlı filleriyle Beytullah’ı yıkma hevesiyle helak edileceği yere büyük bir hızla geldi. Günü saati geldiğinde mübarek Beytullah’a yaklaşmaya bile fırsat verilmeden ebabil kuşlarının hava bombardımanıyla imha edildi. Kendisi ve ordusuna hangi taşın isabet edeceği bile belliydi. Yani günümüzün deyimiyle “güdümlü” mermilerdi. Bu, dünya tarihinde Lut Kavminden sonraki ikinci ilahi hava bombardımanıydı. Lut Kavmi de gökten yağan pişmiş taşlarla helâk edilmişti.
Firavun öylesine kudret ve ihtişam kazanmıştı ki, kendisini tanrı ilan etmişti. “Ben sizin en büyük rabbinizim” dediği Naziat Suresi 24. Ayet-i kerimede açıkça bildirilir. Dilediği zulmü yapıyordu. Ancak Musa aleyhisselamın ortaya çıkışı firavunun tüm sistemini altüst etmeye yetmişti. En çok güvendiği sihirbazlarının Musa aleyhisselamın mucizesi karşısında çaresiz kalıp iman etmeleri karşısında “ben size izin vermeden iman ettiniz öyle mi?” (Araf-123) diyerek insanların kalplerini dahi ellerinde tuttuğunu ilan ediyordu. Tarih, müminleri imanlarından döndürmek için olmadık zulüm ve işkence eden zalimlerin melanetleriyle doludur.
Neticede kendisi için bir imtihan vesilesi olarak verilen güçle kibirlenen firavunun akıbeti ordusuyla beraber Kızıldeniz’de helak edilmesi oldu. Akıbeti de günümüz firavunları ders alsın diye Yunus Suresi 92. ayetiyle “İşte bugün senin cesedini kurtaracağız ki, senden sonra gelenler için bir ibret olsun!” şeklinde mucizevi bir şekilde haber veriliyordu. 20.yy.da Kızıldeniz’in Akabe Körfezi kıyılarında bulunan leşi bugün İngiltere British Müzesinde sergileniyor.
Nemrud da kendini ilahlaştırmış başka bir zalim. O da ateşe atıp yakamadığı İbrahim’in Allah’ı ile savaşmak için göğe çıkma planları yapacak kadar azgınlaşmıştı. Sonunda kendisine verilen mühlet tamamlanınca imtihanı kaybetmiş ve ebedi azaba düçâr olarak topal bir sivrisinek vasıtasıyla helak edilmişti. Zalimleri ve sonları yazmakla tükenmez. İbret almasını bilene “Allah’tan kork!” sözü yeter.
Allah’ın orduları sınırsızdır ve karşısında duracak bir kuvvet yoktur. Ebabil kuşları, su, topal bir sivrisinek, rüzgâr, çığlık (yüksek frekansta ses dalgaları), pişmiş taşlar, volkan patlamaları, vahşi hayvanlar, salgınlar vs. bunları yazmaya ne insanın kudreti yeter ne de zamanı. Ebrehe, Firavun, Nemrud, Sodom ve Gomore halkı, Lut, Semud, Ad, Hud, Nuh kavmi gibi kavimler, Pompei ve daha niceleri hep azgınlıkları ve zulümleri ile helak edilerek ebedi azaba sürüklendiler.
İsrail, azgınlığının ve zulmünün zirvesini yaşıyor. Öyle bir hale geldi ki “Bizi kimse durduramaz” sözleri firavun ve nemrudların ağzıyla aynı. Mazlumların ahı “Arş-ı âlâ”ya çıkalı çok oldu. Sadece verilen mühletin tamamlanması gerekiyor. O süre dolduğunda gelen azâb-ı ilahi Yahudilerin sonunu aynen firavun gibi kıyamete kadar gelecek tüm insanlar için bir “ibret-i âlem” kılacak. Bunda şüphe yok, sadece nasıl olacağını zaman gösterecek. Ya kulları eliyle, ya da bilinmeyen ordularıyla...
Ancak azab-ı ilahi sadece İsrail’e inmekle kalmayacak. Bu süreçte 3 kısım insan veya devlet var. İlki zulme açıktan veya gizliden destek olanlar. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere bu zulmün askeri, lojistik, siyasi ve mali destekçileri. Onlar da bu azâb-ı ilahiden bir şekilde paylarını alacak. İkinci kısım “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen güruh. Bunlar da payına düşeni alacak. Son kısım ise bu zulme rıza göstermeyip eliyle gücü yetmediği için diliyle engel olmaya çalışan ve kalbiyle buğzeden Müslüman veya gayrimüslim kitle. İbrahim’in ateşini söndürmek için ağzıyla su taşımaya çalışan karınca misali. Hiçbir şey yapamıyorsak bari o karınca misâli olmaya çalışalım...
İleri teknolojik ama insani değerler açısından karanlık bir çağ yaşıyoruz. Yeryüzünün fesada verildiği ve her şeyin doğasının bozulduğu bir çağ. Güçlülüğün haklılık sebebi olduğu bir çağ. Şefkat ve merhametin yeryüzünden kalktığı bir çağ. Tam bir canavarlar çağı. Afrika’dan Filistin’e, Keşmir’den, Doğu Türkistan’a parçalayıcı canavarlar her yerde kan dökmeğe, insan onurunu ayaklar altına almaya devam ederek, ilahi iradeye kafa tutmaya devam ediyor. Eğer insanlık bu ve benzeri zulümleri durdurma iradesi göstermemeye devam edecek olursa mukadder son belli. Ama bugün ama yarın. Sünnetullahın gereği bu...
24/12/2023-İbrahim KANADIKIRIK