"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla, Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve sizin bilmeyip, fakat Allah’ın bildiği düşmanlarınızı korkutursunuz.” Enfal-60
İnsanlık tarihi genel olarak toplumların birbirlerine üstünlük mücadeleleri tarihidir. Bu mücadelede belirleyici olan etkenlerin başında silah teknolojisindeki üstünlük gelmektedir. Demiri silah olarak kullanabilen toplumlar ilkçağların hâkim medeniyetleri oldular. Hititler, Eski Mısır, Mezopotamya, Eski Yunan, Romalılar, Persler teknolojik imkânlarıyla asırlar süren egemenlikler kurdular. Orta Asya’da ise bu hâkimiyetin adı Türkler oldu. “Orta Asya’nın Demircileri” diye anılan Türkler, demir teknolojilerinde kılıç gibi yakın savaş silahları ve at koşumlarının yanı sıra en ileri teknoloji olarak ok-yay üretimindeki maharetleriyle de diğer toplumlara karşı üstünlük kurdular.
Mete Han ok teknolojisindeki “ıslıklı oklar” devrimiyle düşmana ayrı bir psikolojik üstünlük kurmuştu. Türklerin atlı süvarileriyle elde ettikleri üstün savaş kabiliyeti, gelişmiş ok-yay teknolojisiyle birleşince 17. asrın sonlarına kadar devam edecek cihan hâkimiyetleri de başlamış oldu.
Savaş tarihinde yeni bir çığır açan barutun ateşli silahlarda kullanımı dünyaya yayılırken, Fatih Sultan Mehmed kendi geliştirdiği “Şâhî” toplarıyla 2 asırdan fazla sürecek Osmanlı cihân hâkimiyetini de ilân ediyordu. Osmanlı, top teknolojisini 18. asra kadar tüm dünyadan daha iyi ve üstün uyguladı. 2.Bayezid döneminden itibaren Yeniçeri birlikleri tüfek kullanmaya başladı. Osmanlı denizcileri gemilerinde uzun menzilli toplar kullandılar. Bu sayede 16. ve 17. Asırlar dünyada “Türk Asrı” olarak anılırken, bu Asyalıların son yükseliş dönemi oldu. Avrupa bundan sonra üstünlüğü Asya’dan devraldı.
Haçlı Seferleri ve Endülüs etkisiyle Doğu’dan öğrendiği bilimsel gelişmeleri 15. Asırdan itibaren kendi katkılarıyla geliştiren Avrupa adım adım Asya’nın üstünlüğünü elinden aldı. Gemi teknolojisi ve ateşli silahların ilk faydasını Coğrafi keşiflerde gördü. Amerikan yerlilerini ateşli silah üstünlüğüne sahip küçük birliklerle imha etmeyi başardı. Afrika’yı sömürgeleştirdi. Hint Okyanusunda üstünlük kurup, deniz ticaretini eline aldı. Oradan Uzakdoğu’ya musallat oldu. Fransız Tarihçi Fernand Grenard bu süreci “Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü” ismiyle kitaplaştırır.
Sanayi Devrimi silah teknolojisinde Avrupa’ya çağ atlattı. Artık hiçbir devletin küçücük nüfuslu Avrupalılar karşısında bile şansı kalmadı. 19.asırda İngilizler ateşli silah üstünlüğü ile yendikleri Çin’de uyuşturucu satma hakkını bile elde etmeyi başardılar (Afyon Savaşları). Hindistan, Osmanlı ülkeleri, Türkistan, Kafkasya vs. kanlı katliamlarla ellerine geçti. Yiğit yalın kılıç süvariler ve çakmaklı tüfekler artık makinalı tüfekler ve seri atışlı toplar karşısında sadece bir tatbikat unsuru gibi kalıyorlardı. Bir tek buharlı ve zırhlı gemi onlarca ahşap kalyonu bir saat içinde sulara gömüyordu.
Başta Müslümanlar olmak üzere Asya topluluklarının bugünkü dağınıklığının ve cesaretsizliğinin temel sebebi asırlardır devam eden bu teknik geriliktir. Mertlik bozulalı çok oldu. O kadar çok dayak yenildi ki cesaret duygusunun yokluğu zihinsel bir genetik hastalık haline geldi. Çin, Hindistan gibi ülkeler büyük oranda dengeyi sağladılar. Ancak onlar da 2.Dünya Savaşında Japonya’nın başına gelenleri göz önünde tutmayı ihmâl etmeme lüksüne sahip değiller.
Bugün en zavallı durumda olanlar Müslümanlar ve Afrikalılar. Afrikalılar binlerce yıldır yaşadıkları köleliğin tesiriyle kendilerine verilenle yetinmeyi kâr sayıyorlar. Ama Müslümanların durumu başka. Türkiye, Pakistan, Endonezya, İran gibi nispeten güçlü ülkeler kendilerini korumayı başarırken, diğerleri yardım eline muhtaç durumda. Şuan Gazze’de yaşananlar bunun en acı örneği. Doğu Türkistan, Arakan gibi yerler ise neredeyse tamamen kaderine terkedilmiş hâlde.
Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayiindeki çok ciddi ve ileri teknoloji adımları Asya’dan Afrika’ya tüm İslâm dünyası için en büyük ümittir. Türk Barış Gücü’nün konuşlandığı ülke ve bölgeler zorba ve vahşi saldırıların etkisinden uzaklaştırıldı. Somali, Katar, Kosova, Bosna, Trablusgarp, Kuzey Suriye bunların yakın zamanlı örnekleri.
Karabağ’da 30 yıllık Ermeni işgalinin sona erdirilmesinin Azerbaycan ordusunun eğitilip, güçlendirilmesi ve başta SİHA’lar olmak üzere Türk savunma sanayiinin üstün silahlarının neticesi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Yoksa ABD ve Avrupa’nın zorbalığı ve tarafgirliğiyle Karabağ’da Ermeni işgalini sonlandırmak mümkün değildi. Bunlar haktan, hukuktan anlamazlar. Üstün oldukları yerde ateşkesin lafını bile etmezler. Tek anladıkları dil silahların kudretidir.
Türkiye’nin savunmasını güçlendirmesine engel olmak için yapmadıkları numara yoktu. Silah ambargoları, oyalamalar, yıllarca devam eden ortak silah programlarından çıkarılmalar ve parası ödenmiş uçakların verilmemesi (F-35’ler gibi), şartlı silah satışları hep Türkiye’yi frenlemek için uyguladıkları ayak oyunlarıydı.
Bugün Gazze’de yaşananlar hava üstünlüğü olmadan İsrail’in başarılı olmasının imkânsız olduğunu gösteriyor. Bu sebeple hava bombardımanıyla aralıksız cinayet işliyorlar. ABD bu sebeple sınırsız destek veriyor. İsrail ve ABD, Müslüman ülkelerin çaresiz olduğunu bildiği için pervasızca saldırıyor. ABD’nin birkaç uçak gemisi Müslüman ülkelerin sesini kesiyor. Uçaklarından, gemilerinden, denizaltılarından, karadan her şekilde çeşit çeşit füzelerle istedikleri yeri vurma imkânı var. Balistik füze teknolojisini hava hâkimiyetinin temel unsuru olarak elinde tutuyor.
Türkiye başta 5. ve 6. nesil savaş uçakları ile füze teknolojisinde Batı karşısında askeri bir denge sağlayamadığı müddetçe bölgemizde Müslüman kanı dökülmeye devam edecektir. Müslüman ülkelerin de Türkiye ile birlikte harekete geçmeleri ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Türkiye bu dengeyi kurabilirse Batı’nın askeri mağlubiyeti de gecikmeyecektir. Filistin, Doğu Türkistan, Keşmir, Arakan, emperyalist uşaklarınca yönetilen Arap ülkeleri(!) ve diğerleri ancak o zaman özgürleşebilecekler ve işte o zaman Asya’nın yeniden yükselişi insanlığa yeni bir umut olabilecektir.
10/12/2023-İbrahim KANADIKIRIK