12 Şubat İstiklâl Zaferinin 104. Yıldönümünü buruk bir şekilde idrâk ediyoruz.
Maraş’ta İngiliz işgalinin başladığı 22 Şubat 1919’dan, Fransız işgalinin sona erdiği 12 Şubat 1920’ye kadarki yaklaşık 1 yıllık süreçte camilerimiz birçok heyecan verici gelişmeye sahne olmuştu. Tüm camilerimiz hem işgalin hem de çatışmaların canlı tanıkları olarak tarihe geçerken, bir kısmında yaşananlar kayıtlara geçerek ön plana çıkmışlardır.
Bu camilerimizin bir kısmı çeşitli sebeplerle günümüze gelemediler. Yine de mühim bir kısmının varlığı ya aslıyla, ya da çeşitli restore ve yeniden inşalarla 6 Şubat 2023 saat 04:17’ye kadar geldi. O gün her şey altüst oldu. Kahramanmaraş’ta kızılca kıyamet koptu. Eskilerin deyimiyle “Kıyamet-i Suğra” (Küçük Kıyamet) denilen korkunç zelzele tarihi camilerimizi de mahvetti.
Tarihi camilerimizin bir kısmı tamamen yıkılırken, bir kısmı ya büyük oranda ya da kısmen büyük hasar gördü. Oysa daha birkaç yıl önce hepsi restorasyondan geçirilmişti. Anlaşılan restorasyon adı altında sadece iç ve dış makyaj yapılmış, güçlendirme yapılmamış. Oysa yüzyılların yorgunu olan tarihi camilerimizin şehirde büyük ve yıkıcı bir depremin beklendiği bilgisi dâhilinde her şeyden önce güçlendirmesi yapılıp, olası bir depreme karşı dayanıklı hâle getirilmesi gerekiyordu. Bu mesele ciddi olarak sorgulanması gereken bir husustur.
Bu girişten sonra istiklâlin canlı şahitleri camilerimizin o dönem yaşadığı heyecanı ve depremde aldığı hasarı ortaya koymaya çalışalım. Dönemin kaynakları incelendiğinde Ulu Cami, Divanlı, Hatuniye, Acemli, Çiçekli, Şıh, Çukuroba, Şekerli, Keşif Efendi, Boğazkesen, Uzunoluk ve Üdürgücü (İklime Hatun) camileri ön plana çıkmaktadır. Bunlardan Çiçekli ve Keşif Efendi Cumhuriyet döneminde yenilenerek tarihi özelliklerini kaybetmişler, Uzunoluk ise tamamen ortadan kalkmıştı.
Ulu Cami ile ilgili ilk bilgi şehrin Fransız işgaline girmesinden iki gün öncesine aittir. Ali Sezai Efendi ve Dr. Mustafa Bey’in girişimleri ile işgale karşı bir protesto metni hazırlanır. Dr. Mustafa Bey tarafından yazılan protesto metni camide okunup, eşraftan 11 kişi tarafından imza ve mührü altına alınarak işgal kuvvetleri komutanlığına ve Dâhiliye Nezaretine telgrafla bildirilir.
Ulu Camideki en mühim gelişme Bayrak Hadisesidir. Kaledeki bayrağın indirilmesi üzerine, 28 Kasım 1919 Cuma günü camide toplanan ahali “bayraksız namaz kılınmaz” sloganları eşliğinde sancak-ı şerifi minberden alarak kaleye çıkıp, Türk Bayrağı’nı ait olduğu yere bir daha inmemek üzere diker. Ulu Cami geceli gündüzlü 22 gün süren harp boyunca düşman mermilerinin hedefi olur. Amerikalı misyoner Stanely Carr’ın ifadesiyle mermilerden caminin iskeleti meydana çıkmıştı.
6 Şubat Depreminde Ulu Cami minaresinin 19. Yüzyılın ikinci yarısında yenilenen üst yarısı yıkılarak taşları caminin son cemaat mahalli üzerine döküldü. Bu sebeple minare ile birlikte camide de hasar oluştu. Neyse ki hem minarenin hem caminin ana gövdeleri ayakta kaldı.
İstiklal mücadelesinde mühim bir hadisenin kayda geçmediği ama dönemin canlı şahitlerinden olan tarihi Boğazkesen Camii ise depremde ağır hasar alırken, minaresi yıkıldı.
Şekerli Camisi, milli mücadelenin teşkilatlanma Şeyh Ali Sezai Efendinin çalışmalarının merkezi konumundaydı. Cami depremde büyük oranda yıkılırken, son cemaat mahallinin sadece arka duvarı ayakta kaldı. Şehrin tek tarihi yivli minaresi olan minaresi ise yıkıldı.
Harpte aldığı kurşun izinlerini taşıyan Nakıp Camisinin tarihi minaresi de depremde yıkıldı.
Kayabaşı yokuşundaki Çukuroba Camisi, 16 Aralık 1919 akşamı Ermenilerce bombalanıp, müezzinine kurşun sıkılmıştı. Depremde ağır hasar almasına rağmen ayakta kaldı. Minaresi yıkıldı.
Acemli (Şehid Evliya) Camii; ise mühim bir toplantı ve faaliyet merkeziydi. Çukuroba Camiine bomba atılması üzerine Evliya Efendinin girişimiyle camide toplanan 447 kişinin imza ve mührüyle bir protesto metni hazırlanarak, Antep’teki işgal kuvvetleri komutanlığına iletilmek üzere mutasarrıflığa teslim edilmişti. Ayrıca kalede nöbet tutmakta olan çetelerin yemekleri hem harp öncesi hem de harp boyu Acemli Camii medreselerinde hazırlanarak kaleye götürülmüştür.
4 Şubat 1920’de Taşhan’da şehid düşen Evliya Efendinin cenaze namazı Acemli Camiinde kılınarak, haziresine defnedilmişti. 1934’te cenaze buradan alınarak Şeyh Adil Mezarlığına taşınır. Depremde cami ayakta kalmakla birlikte minaresi yıkıldı.
Protestan Kilisesi ve Bulgurcu Konağı gibi düşman mevkilerinin orta yerinde oldukça stratejik bir konumda olan Şeyh (Şıh) Camisi düşman mıntıkalarının birleşmelerine engel pozisyondaydı. Bu sebeple burası harpte düşmanın yoğun ateşiyle düşürülmeye çalışılmıştı. Düşmana tüm gücüyle direnip, geçit vermeyen Şeyh (Şıh) Camii aldığı ağır yaralara ve kubbesinin delik deşik olmasına rağmen ayakta kalmayı başarmıştı. Kışladan atılan ve minare şerefesinin altına bir hançer gibi saplanan top mermisini bir gazilik madalyası olarak bağrında taşıyan Gazi Şıh Camii ve minaresi depremde tamamen yıkıldı.
Çarşı merkezdeki Üdürgücü (İklime Hatun) Camii de 1 Şubat günü Ermeniler tarafından yakılarak kullanılamaz hâle getirilmişti. 1970’li yıllarda ihya edilerek tekrar ibadete açılan cami depremde ağır hasar aldı.
Hatuniye ve Divanlı Camileri de Şıh Camii gibi Türk ve Ermeni mahallelerinin birbirine karıştığı bir noktada olmaları sebebiyle çatışmalardan etkilenmiş, savaşın son günlerinde Ermeniler tarafından yakılmışlardı. Divanlı Camii depremde çok ağır hasar aldı. Bir kısmı güçlükle ayakta duruyor. Minaresi şehrin tek çifte şerefeli tarihi minaresi idi. O da yıkıldı. Aynı Mahalledeki Kazancı ve Nuh Camileri depremde büyük zarar görürken, harbin canlı tanıklarından tarihi Kuyucak Hamamı da tamamen yıkıldı. Hatuniye Camii de depremde ayakta kalmakla birlikte ağır hasar almaktan kurtulamadı.
Sokakbaşı-Nahırönü çatışmalarının canlı tanıkları olan Şazi Bey ve Arasa Camilerinin tarihi minareleri de depremde yıkılan yapılarımız oldu.
Yine çarşılar ve Aşağı Bedestendeki (Kapalı Çarşı) çatışmaların canlı tanığı olan Saraçhane Camii de depremde tamamen yıkıldı. Sütçü İmam ve İdadi Muallimi Şehid Hafız Veliyyiddin Efendinin mezarının bulunduğu Uzunoluk Camii depremde ayakta kalmakla birlikte kubbenin iç kısmında dökülmeler gerçekleşerek, minarenin üst kısmının yıkıldı.
Akdere-Kışla cephesindeki çatışmalara tanıklık etmiş olan 3 asırlık küçük Hacı Veli Camii ise bu depremi hasarsız atlatmayı başardı. Minaresi ile birlikte dimdik ayakta. Bu sebeple şuan tarihi camilerimiz içinde ayakta olan nadir yapılarımızdan. Aynı şey harpte delik deşik olan Taş Medrese ve mescidi içinde geçerli. Bunlar depremden sağlam çıkan yapılarımız olarak buruk bir sevinç yaşamamıza vesile oluyorlar.
İnşallah bu camilerimiz aslına uygun olarak yıkılan taşlarıyla birlikte kısa sürede ayağa kaldırılarak tarihe tanıklık etmeye ve her ne kadar eski orijinalliklerini muhafaza edemeyecek olsalar da şehrin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtmaya devam edeceklerdir.
12.02.2024
İbrahim KANADIKIRIK