Şehir içi halk otobüsüyle, Doğukent Mahallesinden yola çıkıp, Sütçü İmam Üniversitesi yolunda seyahat ederken; ev manzaralarını seyrederek derin hayallere dalıyorum. Tıp Fakültesinden de, Necip Fazıl Şehir Hastanesine doğru hareket ettiğimde, yollar değişse de manzara aynı. Gecekondu benzeri evlerle, yüksek katlı konutları karşılaştırarak; ilimizin farklı fotoğraflarını görmek insanı düşündürüyor.
Bir yanda dar sokaklarıyla içi içe girmiş virane evler; bir yanda tek veya iki katlı yeni yapıldığı belli olan dış cephesi sıvalı, sıvasız; ‘boyasız evler’… Diğer taraftan yüksek katlı yeni yapılaşmalar… Eski Maraş ‘ın bilinen yüzü ile yeni Maraş’ın yenilenen yüzü arasında gidip geliyoruz. İnsanın aklına ‘özlenen yaşam’ tarzı nasıl olmalı sorusu geliyor.
Özellikle yeni yapılmış, gri kasvetli atmosfer içinde sıvasız, boyasız bakımsız evler hem görüntü kirliliği yaratıyor hem de ısı yalıtımı olmadığından yakıt kaybına neden olarak ülke ekonomisine zarar veriyor. Ayrıca bu evlerde oturan insanlarımız, yağmur suyunun tuğlaya ve inşaat demirine zarar vererek tehlike yarattığının bilincinde olmadan yaşamlarını sürdürüyorlar.
Diğer taraftan gökdelenlerle yarışmak isteyen yüksek katlı binalar iç içe girmiş halleriyle sanki birbirleriyle dans ediyorlar. Dikkatli bakınca beton yığınlarının görüntüsü insanı rahatsız ediyor. Bir de üstüne yeşil alanların eksikliği, çocuk oyun alanlarının yetersizliği de eklenince galiba modern yaşam tarzı bu olmalı diye düşünüyoruz!
Büyük projelere girmeden, çevre ve görüntü kirliliğine küçük dokunuşlarla güzellik katabiliriz. İlk yapacağımız iş, dış cepheleri boyasız evleri,’ evlerimiz renkleniyor ‘kampanyası ile yeniliyebiliriz. Böylelikle hem çevremiz güzelleşecek hem de renklerin insan davranışlarına etkisi ile gülen yüzlere sahip olacağız…