Sevgili okurlarım, geçen haftaki yazımda başarı üzerine genetik ve çevre tartışmalarını değerlendirmiştim. Okumayanlara okumalarını öneririm.
Genetik Biliminin prensiplerinin yaklaşık yüzyıl önce ortaya konması ile insanoğlu sahip olduğumuz genetik özelliklerin (genotip) görünür özelliklerimizi belirlediği bilimsel olarak öğrenildi. Olmayan bir genetik özelliğin ortaya çıkması imkânsızdır.
Tarlaya buğday ekip nohut almak mümkün değildir… Fıstık dikip portakal hasadı yapmak mümkün değildir. Bir Karpuzdan domates elde etmek mümkün değildir… Uzatmayayım genetik yapımızda ne yazılmış ise o oluyoruz…
Genlerimiz kaderimizi mi belirliyor?
Genlerimizin zekâmıza, boyumuza vd özelliklerimize olan etkisi çift yumurta ikizlerinde araştırılmıştır. Çift yumurta ikizleri genetik olarak birbirine oldukça yakın olduklarında kalıtımın etkisi ile ilgili araştırmalar bu kişiler üzerinde yapılmaktadır…
Psikolojiye Giriş adlı kıymetli eserinde Plotnik (2009) gen-çevre ilişkisinin insan zekası üzerine etkisini şu şekilde açıklamaktadır:
“Birlikte büyüyen tek yumurta ikizlerinin IQ puanları arasında korelasyon %85 iken ayrı büyüyenlerde %72 olarak belirlenmiştir.”
Öncelikle şu ifade deyim ki genlerimiz belli özelliklerimizi tamamen bazılarını da büyük ölçüde belirliyor.
Din bilgilerinin kafa yorması gereken bir sorular: Kaderimiz genlerde yazılı mı? Genlerimizi değiştiremeyeceğimize göre genler insanın özgürlüğünü ne ölçüde etkiler? Kötülük sorununu genlerle nasıl açıklanabilir?
İkinci olarak çevre %12 oranında zekâ üzerine etkili. O zaman çevre oran tartışmalarına çok girmeden başarımız üzerine etki edebileceğimiz bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır…
Çevre…
Gelişimimizi etkileyen çok sayıda faktör vardır: Toplum, coğrafya, yetiştirilme ve eğitilme tarzı, okul, kurulan insan ilişkileri, önemli hayat olayları, geçirilen hastalıklar vs vs…
Bu kadar çok faktörün kalıtımla farklı şekilde etkileşimi bireyde farklı yeteneklerin ortaya çıkması oldukça karmaşık bir sorun haline getirmektedir…
Ancak kısa bir açıklama olarak insan gelişiminde aile, eğitim kurumları ve arkadaş çevresinin (başarısında) oldukça önemli olduğunu belirtebiliriz. Ergenlik döneminde bireyde hızlı psikolojik ve fizyolojik değişimlerin yanında aile etkisinin azaldığı, arkadaş tesirinin arttığı bir dönem olarak kabul etmektedir. Bu nedenle olumlu gelişmeyi teşvik eden bir arkadaş çevresi de tesis edilmelidir.
Tek yumurta ikizlerinde de gözlemlendiği gibi genetik potansiyel çevresel faktörlere bağlı olarak yükselebilir veya düşebilir. Bu bilimsel verilere göre, atalarımızdan aldığımız potansiyel ancak uygun çevre şartlarında neşv-ü nema bulabileceğini unutmayalım...
Aynı fırsatlara mı sahibiz…
Bazı bilim insanları, insanların aynı zekâ potansiyeli ile dünyaya geldiğini, ancak çevre şartlarına göre zekâ farklılıklarının ortaya çıktığını düşünmektedir. Örneğin Jean Piaget’nin genetik epistemoloji adı verilen yaklaşımına göre, bütün insanlarda belli gelişim evrelerine karşılık gelen aynı zekâ potansiyeline sahiptir… Böyle düşünüyorsanız sadece çevre konusuna kafa yormanız gerekir…
Ancak aynı özelliklerle (zekâ vd) doğduğumuz konusunda canlıları incelemiş bir bilim insanı olarak itirazım var…
Kesin olan bir şey varsa hepimizin farklı bir çevrede yaşadığı veya yaşamak zorunda olduğudur…
Günümüzde alt gelir gruplarındaki aile çocuklarının iyi eğitim kurumlarında okumaları oldukça zordur. Bu kesimlerde bulunan bireyler üstün yetenekli olsalar bile uygun olmayan çevre şartları nedeniyle daha düşük başarı göstereceklerdir.
Bunu tersine çevirmek için devletin sosyal destek programlarını dezavantajlı kesimler lehine artırması gerekir.
Ayrıca üstün yetenekli bireyler tespit edilip, özel bir eğitime tabi tutulmalıdır.
Sonuç olarak genetik miras çok fazla değiştirilemeyeceğine göre başarı için uygun çevre şartları sağlanmalıdır. Belki de iyi ve kaliteli domates (insan) nasıl olunur sorusuna cevap verebiliriz.
Son söz: Hayat denkleminde karpuz doğan domates olamaz ama daha iyisi olmak mümkündür…