Üşürmüş, üşüyormuş. Biz, merhum Abdurrahim Karakoç’tan daha iyi bilecek değiliz elbette. Ne diyordu MİHRİBAN isimli şiirinde,

Yar deyince kalem elden düşüyor,

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor,

Lambada titreyen alev üşüyor,

Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban!

*

Bizi sürekli okuyan, takip eden sevgili Yılmaz Terliksiz, bazı gerçekleri yazamadığımızdan yakınmış, açıkçası bizi korkaklıkla itham etmiş. Ne için yazmış bunu? “Kusura bakmayın ama siz de yazmaya cesaret edemiyorsunuz. Başkanlık birkaç kişinin tekelinde mi?” diye de sormadan yapamamış.

Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri ve muhtemel adaylarla ilgili…

Cevap veriyorum…

O ve herkes de bilir ki, Allah’tan gayrı kimseden korkumuz yok. Cesaretimizi de test eden çıkmadı daha! Çıkmasını da beklemesin kimse!

Biz sadece, zeybek oynarken diz çökeriz, o kadar!

*

Bildiğim bir şey var, TSO seçimi Nisan ayında olur veya olmaz. Ekim ayı da telaffuz edilirken, şayet Nisan ise takvim, adaylar nerede? Herkes kulis çalışması yapıyor, pusuda bekliyor, kurt dumanlı havayı sever ya, herkes birbirini gözlüyor. Adaylar kendilerine birer gözetleme kulesi inşa etmiş sanki.

Kamuoyunu ve iş dünyasını geziyorum, dinliyorum. Yeni yüzler, vizyon sahibi, biraz da gençliğini katkı maddesi yapacak özellikle sanayici birinin bu kurumun başına geçmesini bekliyorlar.

Bu arada, bir STK kanaat önderi iken partiler üstü tutum ve söylemleri ile iş  dünyasının gözdesi haline gelen o çok konuşulan ve takdir edilen, adı sık geçen isimle konuştum, yüz yüze, başkanlık için düşüncesini aldım, ‘teklif etseler bile kabul edemem!’ demişti. Saygı duyduk. Söylediklerine hak vermemek elde değildi.

*

Yalnız…

Yönetim halka inecek, taban hareketi kendini gösterecek, kapalı kapılar ardında meclis üyelikleri ulufe gibi dağıtılmayacak, keyfi listeler yazılmayacak.

Yenilenme hareketi mutlaka beklenirken, kurumun partiler üstü kalınmasına özen gösterilecek.

Üyelerin ve kamuoyunun beklentisi bu iken;  tamam, kabul eder veya etmezsiniz, şu sıralar ve son günlerde sanayi ve iş dünyasında abi’liğe soyunan,  bunu da başarı ile sürdüren ve hak eden sayın Hanefi Öksüz’ün mutlaka kafasında bir isim vardır. Belirlemiştir birini.

Bekliyor, susuyor, ta ki seçime kadar. Seçim de muhtemelen Ekim ayında.

*

Bir kere, kimse 2’şer senelik dönüşümlü başkanlığı tasvip etmiyor.

Sahada maç oynanıyor. Üstelik de derbi. Her iki taraf da galip gelmek istiyor. Ama sen takımın oyun kurucu oyuncusunu bekletiyorsun. ‘Tamam, oyuna gireceksin, ısınma hareketlerine başla!’ diyorsun, lakin maçın bitimine 1 dakika kala oyuna alıyorsun.

Daha ayağına top değmeden, terlemeden maç bitiyor.

Eee, ben ne anladım bu oyundan, bu oyuncudan, oyun kurucu sporcudan. Şayet onun oyun kurucu olduğuna, takıma katkı sağlayacağına inanıyorsan, ilk 11’de sahaya süreceksin. Yedekte bekletmeyecek, uzatmalarda oyuna almayacaksın!

Futboldan uzaksanız, bunları bilemezsiniz de, bu kriterin iş dünyasına lider aramaktan farkı yok.

*

Son olarak da, artık erkek egemen bir kurum olmaktan kurtulsun Ticaret ve Sanayi Odası.

İlla da erkek olsun diyor ve ısrar ediyorsanız, gençlere fırsat verin! Ancak özgüven eksikliğinden midir nedir, gençler de kendini sahaya sürmekten kaçınıyor, imtina ediyor, cesaret edemiyor.

Lambada üşüyen alev gibiler!

Niyeyse!