Tabi yazı başlığı biraza tuhaf geldi size. Zaten benim kafamdaki tuhaf ve deli sorulardan biri olduğu için size servis etmeyi düşündüm.
Durun, durun! Hemen celallenemeyin, hemen öfke seline kapılmayın, telaşlanmayın, şöyle arkanıza yaslanın, gazetelerinizi okurken ya da çayını içerken siz bu yazıya bir göz gezdirin, ne dediğimi, neleri, kimleri kast ettiğimi anlayacaksınız.
Çatlak dediysem öyle kafadan çatlakları kast etmedim!
Akıldan perişan, akıl ve fikir yoksunu kimseleri de kast etmedim! Narsizm yanlılarını, narsist’leri de hedef tahtasına oturtmadım!
Hani yaz ile sonbahar arasında çıkan, özellikle tarhana ve firikle yenen yaş Antep Fıstığı satılırken, kalitesini öne çıkartmak adına ‘kafadan çatlak’ derler, marketler, bakkallar da öyle satarlar. Onları da kast etmedim, çünkü mevsimi değil. Ben her dönem mevsimi olan kafadan çatlaklar kadar, su ve elektrik kaçaklarını, şebekelerdeki çatlakları kast ettim.
İsraf, yazık, günah!
*
Ha, diyeceksiniz ki, “Kafadan çatlak sadece tarhana ve firik zamanı çıkmaz, satılmaz. Bu şehirde her mevsim değil, her saat, her gün, her hafta, her ay kafadan çatlaklara rastlamak mümkün!”
Kusura bakmayın da siz dediniz, benim ağzımdan öyle bir laf çıkmadı. Ben masumum!
Ama yenilirler mi?
Tövbe tövbe! Sümme haşa!
*
Çatlak dediysem, su şebekelerindeki çatlaklardan ya da yarattığı su kayıplarından, kaçaklarından söz ediyorum.
Hani gazetelere haber olmuştu ya, “İstanbul’un suyunu çatlaklar tüketiyor!” diye. Televizyonlar bangır bangır bağırıyor, ulusal gazeteler gelecek tehlikeyi haykırıyor iken, barajlardaki su seviyesinin düşmesini kuraklığın getirdiği sebebi de ekleyerek insanların susuz kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalmasının yaratacağı sıkıntılar dile getirilirken, susuzluk kapıda iken, ‘ben geliyorum!’ diye sinyallerini yakarken, acaba diyorum bizde de kaçak var mı?
Çatlak yani…
*
Malum, bizler Ayvalı Barajının suyunu, Pınarbaşı’nın suyunu, Andırın’dan gelen Karasu’yu içiyoruz. Geçmişte de kurak geçen yaz ardından zaman zaman kuyu sularını içmiş, dünyanın elektrik parasını ödemiştik.
Sanıyorum son birkaç senedir kuyu suyu içmiyoruz. En azından öyle biliyorum.
Yalnız şunu da biliyorum, su şebekelerimizde kayıp kaçak oranının bir yüzdesi var. Bunu geçmişte, Ayvalı Barajı’ndan gelen hatlar dâhil, şehir su şebekesinin eski olduğunu bilmeyen yok. Bu rakamı yüzde 20-30 olarak telaffuz edenler vardı, ne kadar inandırıcı, söylenen, açıklanan rakam ne kadar gerçek, onu hiçbir zaman bilemedik, öğrenemedik.
Bilenler de bizden sakladılar herhalde.
Yani ne kadar metreküp su boşa gidiyor bunu bilmek hakkımız diye düşünüyorum. Ya siz!
*
Su fiyatlarına girmek istemiyorum. Her dönemde tartışma konusu olan yok ucuz su içiyoruz, yok komşudan pahalı içiyoruz gibi artık gına gelen, kabak tadı veren bu tartışmaları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önünüze getirmenin faydasının olacağını da düşünmüyorum.
Tekel’den gelen KASKİ Genel Müdürü sayın Ahmet Kavak herhalde bu kaçakların, eskiyen şebekelerin farkındadır.
Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör de her ne kadar su’dan sebepler yüzünden tartışmanın göbeğinde kalmayı sürdürse de, kendisine zaman zaman bilgi verildiğini düşünerek, belki de büyük bir maliyet getirecek olan şebeke yenilenmesinin artık zamanı geldi diye düşünebilirim.
*
Artık bu şehrin isale hatlarının eski olmasından mütevellit kayıp kaçaklara, (Her ne kadar Büyükşehir ile direk alakası olmasa da, ki buna elektrik de dahil) çatlaklara tahammülü yok, zamanı da…
Biz hazır ki çatlakları eğitir, terbiye edersek, ne mutlu bize! Bir kurban keser, bir budunu da size yollarım.
Olmadı, emekli maaşımdan bir ölmüş tavuk dürümü ile idare edersiniz artık!
Söz valla!
*
Şaka bir yana, sudaki kayıp kaçakların kontrol altına alınması için KASKİ’nin uğraş verdiği muhakkak. Lakin gelinen son noktada ne kadar mesafe kat edildi, ne kadar para harcandı, bunu bilmiyoruz.
Bildiklerini bize de anlatırlarsa, biz de elçiyiz ya, bize zeval olmaz ya, kamuoyu ile paylaşırız!
Yemin olsun!
*
Son cümlemi bir soru ile bitirmek istiyorum; ”Kışı yaşadığımız, yeni yıla girdiğimizi ilk aylarda, yağmura hasret kaldığımız şu günlerde, barajlardaki su seviyesi, temiz, sağlıklı su içmemize kâfi mi, yoksa kuyu suyu mu içiyoruz?”
Başka sorum yok hâkim bey!