Yazılarımı hazırlarken bazen istatistiklere başvurmaktayım. Geçen günlerde halkımız mutluluğu ile ilgili bir yazım (bk. 28 Aralık 2017, ) için istatistiklere bakarken yüksek mutluluk oranı dikkatimi çekti… Bazı dostlar da istatistiklere eleştirilerini ilettiler… Bu geri bildirimleri dinleyince acaba, istatistikler, kitaplar ile toplumun durumunu tam olarak anlayabilir miyiz endişesine kapıldım… Gerçekten ölüm kimi uzmanlara göre istatistiktir ama ya yüreğinin en derininde hissedene göre…
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Memleket ahvalini onlara sor” dizelerini hatırladım… Birde bir sorunla karşılaştığımda “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen…” şeklinde başlayan cümleyi anımsarım. Bilindiği gibi cümle Gazi Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabe ’sinde geçmektedir…
Nedir bu memleketin/insanların ahval ve şeraiti?
Ahval; durumlar, hâller, vaziyetler, davranışlar, olaylar anlamına gelmektedir...
İnsanız işte! “Ahvalimizi kime sormalıyız/öğrenmeliyiz” diye meraklanıyorum…
Vatandaşız işte! “Memleket ahvalini kime sormalı nereden öğrenmeliyiz” diye dertleniyorum…
Bilim insanıyız işte! “Memleketin/insanların ahvalini kime sormalı” sorusu için kriterler arıyorum…
Meraklanıyorum… Dertleniyorum… Araştırıyorum…
Türküler…
Aklıma türküler geliyor… Türkülerde arayabiliriz insanların/memleketin ahvalini… Tam kitabın ortasından bakma için türkülere bakmalı… Bedri Rahmi Eyüboğlu ne güzel söylemiş:
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlara sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni…
Ben türkülerden aldım haberi…”
Tam sırada Kahramanmaraş’ın sevilen türküsü “Maraş’tan bir haber geldi” söylenmeye başlıyor… İçim cız ediyor… Zaman zaman bende eşlik ediyorum…
Türkünü sözleri şu şekilde:
“Maraş'tan bir haber geldi / Dediler ki Merik öldü / Keşke Merik ölmeseydi / Kesileydi elim kolum / Oy Merik Merik Merik / Ben kurbanım sana Merik / Doktor yarayı kesiyor / Gene Merik kan kusuyor / Dediler ki Merik öldü / Anası kime küsüyor / Şu Meriğin acısına / Çarşaf serin gecesine / Keşke Merik ölmeseydi / Sabır onun anasına.”
“Doktor yarayı kesiyor…” Of anam of… Sevgililer bıçağı kendin de hissediyor… İnsanların sevdikleri için neler hissettiklerini bu türküden güzel hangi kitap anlatabilir…
İstatistikler/ Kitaplar…
Türküleri dinleyince derin duygulara kapılmamak mümkün mü? “Ama soğukkanlı olmalıyım, rasyonel düşünmeliyim” diye kendi kendimi ikna ediyorum…
Başlıyorum istatistiklere bakmaya… İstatistikler der ki Türkiye’nin %99,2’i Müslüman ve %0,8’i diğer din mensubu… Halkımızın %99,2’i Müslüman ama nerede değerler deyince ahvalimizi açıklayamıyorum… Halimizi doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor…
Kütüphanemdeki kitaplara bakıyorum… Bir kitaba elimi atıyorum, Bilge insanın sözü aklıma geliyor. Bilge insan der ki “Sokağa çıkıp bakıyorum bende iyi Müslüman yok, eve gelip kitaba bakıyorum kendimi bulamıyorum…” Başlıyor teori-pratik tartışması beynimi kemirmeye…
Derin düşüncelere dalınca da aklım karışıyor… Kitaba bakıyorum ahvalimizi bulamıyorum… Ya onlar başka bir şey anlatıyor ya ben anlamıyorum…
Bilgeler/İrfan sahipleri…
Eğitimi az olsa da anlayışı yüksek irfan sahibi insanlar aklıma geliyor… Merhum babamda (Halil İbrahim Güvenç) böyle bir insandı… “Evladım insanların ahvalini bizden öğrenin” derdi…”
Şöyle bir düşünüyorum galiba babam haklı… Neden mi? Bu insanlar samimiyetle, beklenti içine girmeden duygularına kapılmadan, teorik tartışmalara girmeden ahvali görüyorlar, hissediyorlar, söylüyorlar…
Tekrar “Maraş’tan bir haber geldi” türküsünü hatırlıyorum… Hastane koridorlarında deva arayanlar… Nedir onların ahvali? Kendi ameliyatlarının dünyanın en gelişmiş ülkelerinde yaptıranlar… Anlamaz, hissetmez bunları. Anlasalar hissetselerdi onlarda türkü yakarlardı… Sıradan bir muayene olduğu için mutlu olan, basit bir ağrı kesiciyi eczaneden alıp evine dönerken deva bulmanın mutluluğu ile ayakları yerden kesilenler… Bunlar sıradan sade vatandaşlar… Sağlık sisteminin durumunu bunlara sormalı…
Onlar duygularına kapılmadan, derin istatistiklere girmeden, bilimsel teorilerle insanın kafasını karıştırmadan görülmesi gereken yerleri görenleri (Püf noktalarını) sade şekilde anlatan insanlardır. Onlar hayatı doğrudan yaşayan, yüreğinde hisseden kimselerdir.
İrfan sahibi sade vatandaşa sormalı memleket/insanların ahvalini…
Hisseden, idrak sahibi sade düşünen irfan sahibi insanlara sormalı memleketin ahvalini…
Siz ne dersiniz, kime sormalı memleketin/insanların havalini?