“Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar / ben yaşarken koptu tufan” (İ. Özel).
Son yarım asırda eğitilmiş insana verilen önemdeki değişimi şairin dediği gibi yaşarken gözlemledim. Eğitimde yavaşça bir tufan koptu.
Bilimsel verileri yazımın sonunda paylaşmak üzere öncelikle hayatın içinden bazı anekdotları paylaşacağım:
1980’lerin başı…
Bavulum elimde üniversite eğitimi için Erzurum’a giden otobüse binmek için terminale geldiğimde terminalde görevli Yusuf Amca birazda ironi ile “Çabuk çay söyleyin bu gençler büyük adam olacak!” diye yüksek sesle bağırmıştı…
Gerçekten de ilçemizdeki 1970 yılında açılan tek lisede okuyanlar arasından üniversiteye devam ederek vali, rektör, mühendis, yüksek yargı mensubu çıkmıştı…
Üniversite eğitimi almak için yollara düştüğümde babam merhum Halil İbrahim Güvenç, “Oğlum altın bileziği koluna tak da gel” demişti. Benim üniversiteye başladığım o yıllarda ilçemizdeki bürokraside görev yapanlar arasında üniversite mezunu olanlar azınlıktaydı.. Küçüklüğümüzün geçtiği o yıllarda ((1970’ler) ilçedeki müdürlerin çoğu ilkokul veya ortaokul; öğretmenler lise mezunu idi. Örneğin Tarım İlçe Müdürlüğüne bir teknisyen bakıyordu O yıllarda bırakın üniversite mezununu lise mezunu olmak işe girmek için önemli bir özellikti.
İyi bir eğitimde işe girmek, toplumsal statü kazanmak ve üst tabakaya (sınıf)geçmekte önemli bir araçtır. Sosyologların şu ifadesi dikkat çekicidir: “Eğitim yukarı doğru hareketlilikte kestirme bir yoldur. Aşağı doğru Hareketlilik bir felaket olarak nitelendirilir ( Sosyolojiye Giriş, M. Tezcan, S. 101).
Biraz daha eşit olmak…
İnsanların eşit olduğu yönünde açıklamaları çok sık duyarız. Hatta toplumumuzda sınıf/tabaka ayrımının olmadığı iddia edilir. Bunların ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu değerlendirmeden sosyal statü, sınıf ve tabakanın her toplumda önemli olduğuna dikkat çekmek isterim.
Statü Fransızca kökenli olup bir kimsenin bir toplum içindeki durumunu yansıtmaktadır. Merhum Babam “altın bilezik” derken belki de mezuniyet sonrası benim bir üst statü kazanacağımı düşünüyordu. O yıllarda ziraat fakültesi mezunlarını bakanlık birkaç ay içerisinde mühendis kadrosuna atamaktaydı. Mühendis unvanı ile işe girmek statü kazanma yanında farklı bir toplumsal tabakaya/sınıfa yükselmekti.
Bilge İnsan sıklıkla “Hepimiz aynı gemideyiz ama geminin farklı katları var” derdi. Dünya nasıl katmanlarda (tabakalardan) oluşuyorsa toplumda katmanlardan oluşmaktadır. Tabaka Arapça kökenli olup katman anlamındadır. Sosyal tabaka bir toplumda yaşama biçimi, maddi imkân, öğrenim durumu bakımlarından birbirine benzeyen kişilerin oluşturduğu sınıftır (sosyal sınıf). Sosyal sınıf; bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu anlamındadır.
İyi eğitimle eşitiz (!) ama biraz daha eşit hale geliyoruz. Bu eşit hale gelme “sosyal hareketlilik” içerisinde değerlendirilmektedir.
Sosyal hareketlilik…
Sosyal hareketlilik, genel olarak bireylerin ve kültür unsurlarının bir sosyal konumdan başka birine geçmesidir. Daha açık olarak sosyal hareketlilik denilince bireylerin bir sınıftan ötekine, bir statüden diğerine geçmeleri olarak açıklanmaktadır.
Unutmayalım “Eğitim yukarı doğru hareketlilikte kestirme bir yoldur”
2018-2019 verilerine göre 7.6 milyon kadar öğrenci üniversitelerde; 17.7 milyon öğrenci ise Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda eğitim-öğretim görmektedir. Buna göre Türkiye'de toplam 25.5 milyon kadar öğrenci bulunuyor. Yani Türkiye nüfusunun % 30-35’i öğrenci…
Eğitim bu öğrencileri yukarı doğru hareket ettire bilmekte midir?
Üniversite öncesinde bunun bayağı zorlaştığını söylemek mümkün. Ya üniversite eğitimi! Onu da sonraki bir yazıda değerlendirelim.
Son söz: Her kanat uçursaydı deve kuşları da uçardı.