Peki, ben güzergahı bize çevirsem, yani yerel basına getirsem meseleyi, tepkiniz ne olur bilemem de, bu soruyu sormam gerekiyor.
Gazeteci olmadığı halde gazeteciyim diye gezinenleri nereye koyacaksınız. Onlar için söyleyecek bir sözünüz olmayacak mı.
Laf şuradan açıldı…
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli şu orman yangınlarının sürdüğü, ciğerlerimizin yandığı, ülkenin özellikle Akdeniz ve Ege Bölgesinin alevler içinde kaldığı saatlerde, günlerde, tepkileri üzerine çekmeye devam ederken, vatandaş araştırmış, bulmuş, ormanların başında ormancı yokmuş.
Tarım ve Orman Bakanı sayın Pakdemirli işletme mezunu imiş.
Yardımcıları ise inşaat, iktisat, hukuk mezunu. Üstelik de yardımcılarının hepsi de çift maaşlı. Asıl tepkinin büyüğü buradan…
*
Bu şehirde kendini dev aynasında görenler var!
Ne oldum delisi olduğu bir yana, kendini bulunmaz Hind kumaşı yerine koyanlar var!
Çapına, kare köküne, özgül ağırlığına bakmadan, ‘bu şehir benden sorulur, bu şehrin horozu benim!’ diye efelenen siyasetçilerimiz var!
Bu şehirde, ‘dağları ben yarattım, büyük küçük tüm dağlar benim sorumluluğum altında!’ diyebilen ve ancak akacak güreşen yalancı pehlivanlar var!
Adamın belediyecilik alanında ne bilgisi, ne tecrübesi var, donanım, ehliyet ve liyakat desene h ak getire, ama hasbelkader bir şehri, bir ilçeyi yönetebilen ve yönettiğini zanneden çapsız adamlar var bu şehirde.
Bu şehirde yok yok!
*
Bu şehirde kültür ve turizm için ne varsa yapılacak, yapılması gereken, ki bakın Gaziantep ve Şanlıurfa bu meselede bizi fersah fersah geride bıraktı, Adıyaman bile mozaikleri, Nemrud’u ve kültürel varlıkları ile bizim birim adım değil, birkaç kulaç önümüze geçmişken, bizdekiler ancak göbek büyütmeyi düşündüler.
Toptan anlamayan, cebinde simit alacak parası olmayan kulübü satın almaya kalkışıyor. Yani adam işin unundan ziyade ününde. Üstelik de bunlardan çoğu şehri , kentin kültürel, tarihsel, sosyal ve altyapısını bilmeyen sözüm ona spor adamları…
*
Gazetecilik meslek etiğinden bihaber, ne sevginin, ne saygının kırıntısını bile üzerinde taşımayan, ama tavırları ve sağda solda söyledikleri tutarsız cümlelerle, 30’un üzerinde ajansın temsilcisi olduğunu söyleyip, memleketin en profesyonel gazetecisi olduğunu iddia edenlerin bol olduğu şahsım memleketinde, özel haberden, köşe yazısından uzak, sırf Savcılıktan aldığı ‘alındı’ belgesi ile gazeteci kimliğini taşıyan, ruhsuz, heyecansız, kopyala yapıştırı benimseyen gazeteciler var.
Geçenlerde, Başsavcımız sayın İlker Yazıcı’ya ziyarete gitmiştik, değerli meslektaşım Neşe Yıldızhan ve gazetemiz@sitemiz yazarı, Akdo Esentepe Şubesi Müdürü Ömer Kandilcik ile.
Bu mesele orada da geçti.
*
Siyasetten anlamadığı halde, sırf cebinde üç beş kuruşu olup da, bunu biraz daha nasıl olur da artırırım, nasıl olur da bir koltuk edinirim, nasıl olur da yakınlarımı belediyede işe girdiririm telaşında, çabasında olan çapsız siyasetçiler yok mu zannediyorsunuz!
Lafa gelse, bir arada olunsa, adama sana neredeyse siyaset dersi verecek! Ne yerelden haberi var, ne dünya meselesinden.
Hele bir de kıçıkırık ‘başkan’lık etiketi aldıysa, görenler, arayanlar ‘başkanım’ diye sesleniyorsa, koltukları kabardığından ayran gibi, değmeyin tosunuma!
*
Zaten bu şehirde başkan olmayan kalmadı.
O kadar ucuzladı ki, işportaya düştü anasını satayım!