2017 yılının geride bırakılmasıyla beraber yıl içindeki ekonomik aktivitelere ait sonuçlar da yavaş yavaş kamuoyuyla paylaşılmaya başlandı. Bu sonuçların en önemlilerinden birisi de 2017 Genel Bütçesi’nin sonuçları oldu.
Bütçe raporlarına göre 2016 yılında 29,9 milyar TL olan bütçe açığı 2017 yılında 47,4 milyar TL’ye yükseldi. Bütçe gelirlerinde yaklaşık olarak %14 artış olmasına rağmen bütçe açığında yükselme yaşanmasının sebebi bütçe giderlerinin artış göstermesidir.
Özellikle ekonomik aktiviteyi canlandırmak adına devlet hazinesinin vermiş olduğu tavizler bu artışın ana sebebidir. Bu tavizlerin başında 2017 yılında gerçekleşen Kamu Garanti Fonu ve bazı vergi kalemlerindeki indirimler yer alıyor. Ayrıca ticaret ortamının iyileştirilmesi adına kamu yatırımlarındaki artışlar yine giderlerin artmasındaki ana etkenlerdendir.
Bütçe giderlerini finanse eden bütçe gelirlerinde ise en önemli kalem vergi gelirleridir. Hazinenin toplamda gerçekleşen 630 milyar TL gelirinin 536 milyar TL’si vergilerden oluşmaktadır. Bu oran yaklaşık %85’e denk gelmektedir.
Bütçe açığının finansmanı için Hazine dışarıdan direkt borçlanabilir, T.C. Merkez Bankası’ndan finansman bulabilir, vergi oranlarını arttırabilir ya da TCMB vasıtasıyla para bastırabilir. Bu ve bunlar gibi açığı finanse etme yöntemlerinin her birinin ülke ekonomisine enflasyon, kur riski, rezerv azalması gibi çeşitli zararları vardır. Bu zararları detaylıca açıklamak için yeterli alanımız olmadığı için başka neler yapılabilir, kısaca değinelim.
Bütçe açığını kısmanın yolu ya geliri arttırmak ya da gideri düşürmektir. Giderlerin düşürülmesi noktasında Hazine, 2018 yılı bütçesinde kamu yatırımlarını ve harcamalarını azaltacağını bildirdi. Bu durum geçmişe nazaran daha az altyapı yatırımı yapılması, daha az kamu personeli alımı yapılması, daha az lojman, makam aracı vs.imkanı sunulması anlamına gelmektedir.
Bütçe gelirlerinde ise Maliye Bakanlığı tarafından bir dizi arttırımlar açıklandı. Bunlar Kurumlar Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi kalemlerinde gerçekleşecek.
Bununla birlikte bütçe gelirlerinin arttırılması konusunda sadece devletin değil özel sektörün de elini taşın altına koyması gerekiyor. Tablo.1’den de anlaşılacağı üzere, Hazine’nin vergi gelirlerinin yaklaşık olarak %55’i ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. Doğrudan vergilerin oranı oldukça düşük seviyede. Özellikle kurumlar vergisi oranı toplam vergi gelirlerinde sadece %10’luk bir etkiye sahip. 2018 yılında özel sektörün kurumlar vergisi ve gelir vergisi kalemlerinde Hazine’ye destek vermesi kritik önem arz etmektedir. Bu doğrultuda özellikle kayıt dışı gelirin ve kayıt dışı istihdamın sonlandırılması, özel sektörün sunacağı desteklerin başında gelmektedir.
Unutmayalım ki dolaylı vergilere dayalı bütçe mekanizması asla uzun soluklu olmaz. Kişilerin tüketiminde yaşanacak en ufak bir gerileme bütçede büyük sarsıntılara yol açacaktır. OECD ülkelerinin genelinde dolaylı vergiler doğrudan vergilerden daha düşüktür(bkz.tablo.2). Yapısal anlamda sağlam bir bütçenin en önemli dayanağı doğrudan vergilerdir. Özel sektörün doğrudan vergi tahsilatında çok önemli rolü bulunmaktadır. Tabii ki bu durum ancak devlet yönetiminin tesis edeceği güven ve huzur atmosferinde yaşanabilir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.