Büyükler öteden beri, ‘fala inanma, faldan da geri kalma!’ Aslına bakılırsa hayatımda fala inanan biri olmadım, değilim. Yok kahve falı, yok el falı yok bilmem ne…

Bir de, sanıyorum sadece bizde kullanılan bir kelime var, falfal… Her işe karışan, acele eden, her işi oldu bittiye getirme gayreti içinde olan, taşkın ve talaşlı kimseler için kullanılır.

Fala bakmak, fala inanmak bir gelenek desem değil, bir umut, bir duygu sömürüsü, bir karanlıktan aydınlığa çıkan yolun taşlarının döşenmesi, tünelden son çıkış, İnsanları kandırmaktan, onlara umut vermekten, gelecekten haber verdiklerini söyleyerek insanların yaşamına müdahale etmek gibi bir şey oldu hayatımızda.

*

Şimdi önümüzde bir seçim var ya, yüzde 80’lerin temsil edilemediklerini iddia ettikleri Ticaret ve sanayi Odası 19 Kasım’da seçime gidecek iken, uzatmalara gitmiş müsabaka gibi adalarda bir yorgunluk, bir yılgınlık, bir bitkinlik başladı sanki. ‘Bir an önce de bitse, kurtulsak şu işkenceden!’ der gibi bir halleri var gibime geliyor.

Ama maçı uzatmalara götüren, son dakikayı bırakın son saniyeye kadar maça asılan sayın Şahin Balcıoğlu, kendinden çok emin görünüyor. Kapıçam’daki tesislerinde, bizlerle sohbet ederken, yüzündeki gülümseyen ifade, özgüven çağrıştırıyordu.

Hafta içinde, yani Çarşamba günü, MADOEVİ’ndeki basın toplantısında, söylediklerinin zehir zemberekten farkı yoktu. Hemen yanındaydım, mimikleri bir başkaydı. İddialara, dedikodulara, iftiralara öyle sert cevaplar verdi ki, tokat gibiydi. En çok da özel hayatına dokunulması dokunmuştu Balcıoğlu’na.

Sinir uçları tavan yapmıştı adeta.   

*

Diğer aday sayın Mustafa Buluntu öyle değil. Arkasında güçlü bir destek var. Sahada çalışanı, üyeleri birebir markaja alanı, tam saha pres yapıp rakibe oy vereceklere nefes aldırmayanı, meslek komite üyelerini ikna edenleri gördükçe, duydukça, kanaatler, düşünceler, tahminler her geçen gün farklılık gösteriyor.

Bazen kamuoyunda ve üyeler arasında Mustafa Buluntu öne geçiyor, bazen kurumsal hafıza gözüyle bakılan sayın Şahin Balcıoğlu açık ara rakibine fark atıyor.

Bu arada, sayın Mustafa Buluntu’ya destek verdiğini söyleyen kesimler, markalar@firmalar da çıkmıyor değil.

Gayet doğal karşılamak lazım. Herkesin oyu’na, desteğine, seçimine, tercihine saygı duymak demokrasinin gereği. Ama bu seçim gösterdi ki, ne demokrasi kaldı, ne seviye, ne üslup!

Hepsi de yerle yeksan!

Ve bağımsız liste çıkartmalar. Başı çeken de Erdal Kanbur olurken, söylendiği üzere, yaklaşık 9 komite bağımsız liste ile seçime gidecek. Oy pusulalarının rengi mavi mi olur, beyaz mı, onu da cumartesi günü göreceğiz.

*

Her gün değişik yorumlar, tahminler, seçim ve aday toto oynamalar farklılık gösterirken, papatya falları vardı ya eskiden, bu iş ona döndü. Herkes birbirine soruyor; ‘Seçimi kim alır?’

Tabi hak eden, üyelerini layıkı ile temsi edecek olan alacak da, papatya falı açılırken, ‘seviyor mu, sevmiyor mu?’ sorusunda son parça ya sevinci, ya hüznü yansıtırdı yüzlere.

*

Keşke diyorum, keşke kurum ikiye bölünseydi, yani komşu Gaziantep’te olduğu gibi, hem Sanayi Odası, hem Ticaret Odası olsaydı, adaylardan biri sanayi odasına, diğeri de ticaret odasına başkan olsaydı, tadından yenmez, bu kadar husumet doğmaz, bu kadar gerginlik yaşanmaz, bu kadar düşmanlık tamtamları çalınmazdı.

Bir de kadınlara dedikoducu derler. Vallahi de billahi de bu seçim gösterdi ki, erkekler bu meselede kadınların eline su dökemez hale geldiler.

Her gün bir yerde çirkin iftira, iğrenç iftira arş-ı alaya yükselirken, gergin ortamda seçime gidiyoruz.

Geçimi düşünen kalmadı zaten de, işi gücü bıraktık cumartesi günkü seçime odaklandık.

Neyse ki bir-iki gün kaldı, dananın kuyruğu kopacak, biri sevinecek, biri iki seksen uzanacak, belki de evden dışarı çıkamayacak birkaç gün.

Seçimlerin kaderi bu.

*

Falları bıraktık biri tarafa. Hafta sonu dananın kuyruğu kopacak. Zaten aşılacak, geçilecek ne tünel kaldı, ne viraj.

Düzlükteyiz artık!

Biz de temenni ediyoruz ve diyoruz ki; sanayi odasını, bu şehri düzlüğe çıkartacak adaya hayırlı olsun!