Ya da kafası kırık!

Valla onu bunu bilmem de, ben bu başlığı atınca, herkes Talat’ı adres gösterse de, kusura bakmayın, o senden, benden de akıllı.

Şimdi ekonomi iyi değil, piyasa berbat, zamlar belimizi büktü diye bağırıyor, yer yer isyan ediyoruz ya, Talat bu hükümete maliye ve hazine bakanı olsun, çok değil altı ayda cari açık da sıfıra iner, dış borçlar da ödenir, devletin kasasına para girer. Ne enflasyon, ne piyasada daralma!

İhracat fırlar alimallah!

Çünkü, şahsım şehrinde parayı en iyi bilen adamdır Talat. Bırakın memleketi, çevre illerde ve Türkiye sınırları içinde Maraşlı olup da tanımadığı yok. Üşenmeden, erinmeden gider, bulur, parasını toplar, getirir hazineye aktarır. Gül gibi geçinir gideriz sayesinde.

‘Merkez Bankası Başkanı mı yapsak?’ O kadar da değil artık! Amma da abarttınız ha!

İnanmayan varsa, değerli meslektaşım sayın Mustafa Şirin’e sorsun! Çünkü seneler önce onu milletvekili adayı gösteren kendisiydi.

*

Bazen çarşıda pazarda dolaşırken, kendi kendine, üstelik de yüksek sesle düşünen insanlara rastlıyorum. Belli ki kafayı sıyırmış. İnsan acıyor haliyle, ‘Allah yardım etsin!’ diyorsunuz.

Deli değil, kim bilir derdi neydi de bu hallere düştü, hangi şartlar onu bu hale getirdi, bilemiyorsunuz. Bildiğimiz bir şey var, piyasa, yakıt zamları, elektrik ve doğalgazdaki inanılmaz artışlar, bizi deli divaneye çevirdi.

Oynatmaya az kaldı derlerdi ya eskiden, o haldeyiz yani. Şimdi millet çalmadan oynamaya başladı zaten!

Geçim zorlaştı. Küçük esnaf zaten bitik! Memur ve işçi zar zor geçiniyor. İş dünyasındaki sıkıntıları çıkıp da delikanlıca anlatacak, kamuoyu ile paylaşacak kimse de yok!

Herkes ‘bana ne!’ci olmuş. Herkes başını kuma gömmüş, bekliyor, öylece duruyor. Korkmuş, tırsmış, kabuğuna çekilmiş, mevcudu korumak için çırpınan, ‘bana değmeyen yılan bin yaşasın’ zihniyeti ile yatıp kalkan, aklı güdük, zekâ katsayısı düşük, özgül ağırlığı sıfıra dayanmış toplum olup çıktık vesselam!

‘Hadi yazın bakalım, gazetecisiniz!’ deyip bize gaz verenlere de 5 yaşındaki torunumun gazının yeterliliğini ileri sürüyorum. Sonra Rusya veya İran’ın kafasının tası atıp gazı keserse, bırakın gazı, ördeği bile bulamayabiliriz.

O bakımdan, akıllı olun, temkinli hareket edin! Yoksa adamın aklını alırlar başından!   

Eee, alemin delisi ben miyim de çıkıp bunları yazıyorum!

*

Lafı şuraya getireceğim. Kimsede samimiyet yok! Korona için her gün test yaptıranları aslında her gün samimiyet ve zekâ testine tabi tutacaksın!

Beride esir gürleyenler, veryansın edenler, isyan bayrağını çekenler, ‘yeter artık, illallah!’ diyenler, öteye yakaya geçince, hele bir de yanlarında beş-on kişi varsa, bunların içinde de iktidarı temsil eden kimseler bulunuyorsa, söylemler, mimikler değişiyor, siz de az önce isyan bayrağı kaldıran, övgüsünü sövgüye ve hakarete çeviren adamı tanımakta zorluk çekiyorsunuz.

‘Acaba ben yanlış mı duydum, yanlış mı gördüm? Bir kulak boğaz burun doktoruna veya göz doktoruna mı görünsem!’ diye kendi aklınızdan, kendi zekânızdan kuşku duymaya başlıyorsunuz.

Bir öyle, bir böyle! Tutarsız, seviyesiz, ölçüsüz hareket eden, konuşan…

Buna bizde ‘allek’ derler. Biliyorsunuz, şahsım şehrinde ‘allek’ çok! Hatta bu lakap ile anılan çok kimse, aile bile var! Şimdi kalkıp isimde saydırmayın bana!

*

Bir mekân açılmış!

Bildiğimiz kahve kültüründe bir yer. Nerede, vallahi bilmiyorum. Fotoğrafını da sosyal medyada gördüm, tamam dedim, buna bir yazı çıkar, tam benlik diye düşündüm.

Üstelik de çay 1 lira. Helal olsun çalıştırana, parayı çaydan topluyor demek. Belki de vatandaşı çok düşündüğünden fiyatta kırığa gitmiş. Kafası gibi desem ayıp olur mu?

Üstelik bu kafası kırıklar, tahtası noksanlar toplanma merkezinde tost var, ayran var, simit var! Karın doyurmak için ucuz yer aynı zamanda.

Zamanınız varsa, bir uğrayın derim!

Ama çok kalmayın!

Ne olur, ne olmaz! Bazı şeyler bulaşıcı imiş de, ondan dedim.