Muhalefet kanadı, sürekli iktidarı Şehir Hastaneleri üzerinden vuruyor, vurmaya da devam edecek görünüyor iken, sahiden iddia edildiği kadarıyla, şehir hastaneleri külliyen zarar mı, kapatılır mı, harabeye mi döner, kimse bilemiyor.

Bilinen şu, ki dibine kadar gerçek; Şehir Hastaneleri özel hastanelerden daha verimli çalışıyor, daha kaliteli hizmet veriyor, faturaları şişirmek için boğaz ağrısı için 40 çeşit tahlile göndermiyor hastaları.

Başhekimleri, doktorları ve tüm sağlık çalışanlarının verdiği hizmetten hastalar memnun iken, özel hastanelerin pıtırak gibi çoğalmasına da bir mana veremiyorum.

Oysa özel sağlık kuruluşları, kurumlarını ticarethaneye, hastaları da müşteriye dönüştürdü. Daha amiyane tabirle, belki ayıp kaçacak ama yolunacak kaz zannetmeye başladı.

Baş ağrısı için, bir vermidon gerekli iken 40 türlü tahlile göndermeleri bu yüzden.

*

Bakın, en büyük sağlık kuruluşlarımızdan biri de üniversite bünyesindeki TIP Fakültesi.

Memnun olanı duydunuz mu? Gidip de ‘Allah razı olsun, beklediğimizden fazlası ile sağlık hizmeti verdiler, veriyorlar!’ diyeni duyduysanız, ben mesleği bırakırım.

Neresine el atsanız, nereden tutsanız, elinizde kalıyor. Şikâyet üstüne şikâyet. Üstüne üstlük ilaç temini ve tıbbi malzemelerin alımında yolsuzluk iddiaları, geçirilen soruşturmalar hiçbir zaman eksik olmazken, bir Allah’ın kulu çıkıp da (tabi özellikle siyasileri kast ediyorum) ‘neler oluyor burada?’ diyen olmadı.

Rektör mü değişti, ‘Hadi gidelim, vakit geçiririz, hayırlı olsun der çıkarız!’

Bu kadar mı, evet bu kadar şekerim!

*

Tamam, gidin, hayırlı olsun deyin, başarılar dileyin de, şikâyetleri neden kulak arkası ediyor, başınızı kuma gömüyorsunuz?

Biliyor musunuz, Tıp Fakültelerinin her demde zarar ettiğine dair haberler, duyumlar kulaktan kulağa yayılırken, ayyuka çıkarken, sebep ve sonuç ilişkisine kimse kafa yormuyor!

Tamam, kazancı artırmak, zarardan kurtulmak adına çok hasta bakmak, gereksiz tetkikler istemek, ameliyat yapmak vs. olağanlaştı da, sorun yönetimde mi, çalışanlarda mı, yoksa hastalık hastası hastalarda mı?

Küresel ilaç firmalarını daha da zengin etmek adına ilaç teminleri ve tıbbı malzeme alımları gerçekten sağlıklı, şeffaf yapılıyor mu? Alınan malzemeler ve ilaçlar ihtiyaç fazlası mı, dandik mi, çürük-çarık mı, alanlara komisyon ödeniyor mu, ya da bu gibi alengirli işlerin kaymağını kim yiyor? (Kaymak dedim de, o da Afyon’dan geliyor. Kilosu 150, 100 gramı 15 lira. Malum, Afyon’un kaymağı, …. manyağı)

Bunlara bakan yok!

Varsa yoksa, ‘Yeni Rektör atanmış, yeni Tıp Fakültesi Başhekimi atanmış, gidip bir çayını içelim, hayırlı olsun diyelim, günü kurtaralım!’

Bu mu?

*

Oysa, emin ellerde olduktan sonra, şeffaflık ve dürüstlük yaşandıktan sonra, yönetimsel anlamda da ehil insanlar işbaşına getirildiğinde, Şehir Hastanelerinin zarar etmesi, kamuoyu nezdindeki algıları yıkmak adına şahsım şehrinden biliyorum, başarılı hizmetler veriyorlar.

Şahsım özel hastanelere gitmem! Gidene saygı duyarım da, Devlet Hastanelerinin daha rantabl çalıştığını, hastalara insanca muamele edildiğini biliyorum, duyuyorum.

Başka vilayetlerdeki Şehir Hastanelerinde nelerin yaşandığı, hangi skandalların vukuu bulduğu beni ilgilendirmez.

İl Sağlık Müdürümüzle, yönetimindeki arkadaşları ile Şehir Hastanesi Başhekimi ile Tıp Fakültesi Başhekimi ile hakkaniyete dayalı bir sağlık hizmetinin verildiğini duymak, görmek beni ve hastaları sevindirir.

Özel hastanelerle işim olmaz!

*

Bir de siyasi iradeden beklentiler var.

Hani yeni hastaneler yapılacaktı, hani yeni sağlık yatırımları hayata geçirilecekti, hani yatak sayısı artırılacaktı, hani sezonda nüfusu 40 bini bulan sağlık, tatil ve turizm mahallemiz Ilıca’daki hastane bitirilip vatandaşın hizmetine sunulacaktı?

Yoksa bu dediklerim, günü kurtarma siyasetine kurban mı ediliyor!

Oysa kurban senede bir gelir, ama siyasi irade her günümüzü kendilerine kurban ediyorlar. Ederken fakir fukarayı gözetseler gam değil de, onu bile yaptıklarından emin değilim!