Son zamlardan nasibini alan şeker oldu. Yüzde 30 zam. Valla kimse kusura bakmasın, artık zamları takip etmekten yoruldum, bıktım, usandım!

Mutfağı direkt ilgilendiren, sofralarımızdaki tabakları eksilten gıda maddeleri kadar elektrik, doğalgaz yanında, son şekere gelen zam da tuzu biberi oldu, sinir katsayılarımı artırmadı desem yalan olur.

İnsan haberi okumaktan, köşe yazılarına taşımaktan iflahımız gevredi. Daha önce zammı yapan kooperatif ve özel şeker fabrikaları iken, nasıl alıştıysak bu sefer Türkşeker bindirmiş bize.

Gıkımız çıktı mı, ne münasebet!

En çok da yakınımızdaki, burnumuzun dibindeki Elbistan şeker Fabrikası gitti, uçtu elimizden, ona yanarım. Siyasetin en güçlü ve mahir ismi sayın Mahir Ünal bile mani olamadı demek. İyi valla, özelleştirme diye al, üretimi durdur önce, sonra kapat fabrikayı, çıkart işçileri konut yap, avm yap, kim uğraşacak üretimle, kim uğraşacak o kadar işçi ile.

*

Biz gariban vatandaştan ziyade, en çok da tatlıcılar, pastaneler ve yoğun şekilde şeker kullanan üretici firmalar zarar gördü bu işte. Yazıyorlar, haberler veriyor işte gözümüzün içine soka soka, önceleri çuvalı 180-200 tl. iken şimdi 800’e çıkmış. O da bulunursa, elinize geçerse.

Peki, şekerin stokunu da bir kenara bıraktım da, marketler bile gram gram müşteriye şeker verirken, yerel siyasetin şekeri düşüyor mu, yükseliyor mu, ona bakmaya çalıştım da, ölçecek aleti bulamadılar bir türlü.

Zam gelmeyen ne kaldı ki şekere gelmesin. Varsın o da gelsin, alıştık artık! Buyursun, gelsin! Tabi şeker olmayınca, kıtlık baş gösterince, pastaneler, tatlıcılar, diğer sektör imalatçıları başka kanallara kaydılar ve nişasta bazlı şeker kullanmaya başladılar.

Bize de yediriyorlar!! Biz de yedik afiyetle!!

*

Vatandaşın alım gücü yerlere düştüğüne göre, mecburen nişasta bazlı şeker kullanıyorlar. Peki, nişasta bazlı şeker iyi bir şey mi, felaket mi, cankurtaran simidi mi, gelin ona bakalım bir de…

Bir ara şeker şurubu kullanılıyordu gerçek şeker yerine. Tatlıların, pastaların tadı mı kaçıyordu, kimse farkında değildi. Yedirdiler bize sağ olsunlar, var olsunlar!

Peki, imalatçılar neden şeker yerine nişasta bazlı şurup gibi bir şey kullanıyorlar. Sebebi gayet basit! Şekerin 250’de 1 fiyatına mal oluyor. İnanılmaz bir kazanç var. Sorsan, şurup ya da nişasta bazlı şeker kullanmıyoruz diyecekler, diyorlar da zaten!

Peki şimdi sorsam size, şahsım şehrinde şeker stokuna giden, yahut da sorunun cemalini (suratını) değiştireyim, şeker lobisi var mı?

*

Nişasta bazlı şeker tehlikeli. Sigara yanında melek gibi kalıyor. Birçok Avrupa ülkesinde yasak, bizde serbest.

Keyfinizi kaçırmak işitemem ama hadi bir soru daha soyarım, söz vallahi, üniversite sınav sorusu olmayacak!

Nişasta bazlı şeker bir zehir mi?

Hoppalaaaa! Al sana kaya, nereye koyarsan koy!

Peki denetim var mı bu meselede?

Çok soru sordum değil mi? Tabi keyfiniz kaçtı, kulaklarınıza inanamadınız, moraliniz bozuldu, ‘Vay canına, hayret bir şey ya!’ dediniz.

*

Bazı dostlarım o tabiri kullanmak istemiyor ama hadi ben kullanayım, (mahallenin delisi benim ya) merdiven altı dondurma imalatı yapanların dondurmaları incelendi, içinde bir gram süt, salep yok, tamamen donmuş yağ, ambalajı cilalı milalı. Adı ne demiştin; Maraş dondurması.

Yürü be!

Hepsinden vazgeçtim de, dondurmanın başkentiyiz diye böbür böbürlenirken, elin adamı şahsım şehrinde içinde bir gram süt olmayan, tamamen kimyasal boyalardan elde edilen dondurmayı yediriyor ya bize, helal olsun!

Bir de ‘Maraş usulü’ demiyorlar mı, vallahi kanıma dokunuyor!

Ne diyordu MADO slogan olarak, ‘Her dondurma, dondurma değildir!’

*

Ne oldu şekerim, niye bozuldun öyle, şekerin mi yükseldi yoksa! Ah canım, gel bir öpeyim seni…

Ne kadarsa, o kadar işte!