Bazı eğitimli dangalakların ‘Kahramanmaraş hangi bölgede?’ sorusuna doğru cevap veremese de, televizyonlardaki yarışma programlarını fırsat buldukça izlerim.

Genel kültüre dayalı olduğu için, insan izledikçe bilgi dağarcığı genişliyor, ufku açılıyor, zihni gelişiyor, beyin jimnastiği yapma imkânı buluyor.

Şimdi kalksam, geçenlerde Türk Hava Yolları İkram Başkanlığına getirilen şahsın kimin yakını olduğunu sorsam, yüzde 50’nin üzerindeki izleyici kitlesi şıp diye cevap verecektir, eminim buna. Çünkü o yakın tanıdık bir isim. Gözlerinden tanımanız lazım ilk etapta.

*

Bir yarışma programı düzenlense, şehrime dair olsun ama, örneğin;

Yedikuyular Kayak Merkezini spor turizmine kazandıran Başkan kim?

Toplu konut alanı olabilecek güzellikteki alanı, üstelik de Ceyhan Nehri kenarına mezarlık alanı olarak hizmet ayağıyla şehre kazandıran kim?

Milletvekillerini sorsak mesela, şehirde siyasetin hafızası olabilecek kadar yetenekli, genç, atak, bu şehir için heyecan duyan, üstelik geleceğe dair beklentileri de yüksek milletvekili kim diye sorsam, doğru cevap yüzdesi kaç olur?

Kanal değiştirmeden sormak gerekirse, geçmişte, adını ‘Fetöcü başkan’a çıkartıp, adli camiada itibarsızlaştırılmaya çalışılan dürüst, iddia ile zerre-i miktar alakası olmayan ama itibar suikastına uğrayan, diğer bir deyimle hukuki darbeye maruz kalan avukat kim?

*

Devam edelim mi?

Ehliyet ve liyakat gölgesine sığınarak, tanımadığı, bilmediği şehirde insanların huzurunu kaçıran, bürokratların hayatını alt-üst eden, hak, hukuk adalet kavramını kendi akrabaları için yürürlüğe koyan, gerçekten işe ihtiyacı olan onlarca insan dururken ehliyetsiz ve liyakatsiz (ama kırk tane bahane uydurarak ve bu işler için kılıf arayarak) yakınlarını işe girdiren, sorumlu olduğu camiada huzur namına bir şey bırakmayan siyasetçi kim, desem ‘Yahu sayın Fiskeci, yine bizi şapşal ettin!’ diyeceğinizi de bilmiyorum sanmayın!

Ben adamı deli de ederim, evliya da!

Ben at ile arpayı dövüştürmeyi de severim!

*

Seçime daha 10 ay varken, bakıyorum siyasi partilerdeki hareketlilik hiç olmadığı, yaşanmadığı kadar hararetli geçiyor. Aynı partideki siyasiler, sanki kimse farkında değilmiş gibi, sanki herkes aptalmış gibi ayak oyunları ile birbirini itibarsızlaştırma gayreti içindeler.

Oyunun direkt parçası, kurucusu ve senaristi olduğu halde uzaktan uzaktan izleyip, bilmiyorum, haberim yok, duymadım ayak oyunları ile yarışı önde götürme telaşında olan, en hareketli siyasi parti hangisi, desem, şapşallığınız daha da artacak, gözlerinizi iktidar partisine çevireceksiniz de, değil.

Bakın, bilemiyorsunuz işte. Kabahat sizi o canlı yayına seyirci olarak davet edende, çağıranda.

Dedim ya, at ile arpayı dövüştürmek benim işim!

Dedim ya size, bir adamı istersem deli divaneye de çeviririm, deliyi evliya da ederim! Şıh mıyım, ne alaka!

*

Hadi bir soru daha sorayım da, maraza çıkmasın! Farkındayım, yazı uzadıkça ben de klavyeye hâkim olma konusunda kendime güvenemiyorum, soruları çoğalttıkça birilerinin, belki de bazılarının uykusu kaçacak, fincancı katırları ürkecek, ‘Ne diyor lan bu adam, yine neyin peşinde, yine ne saçmalıklar yumurtluyor!’ terslemesine maruz kalacağımı bildiğimden, son soru ile yazıyı kapatıyor, bitiriyorum.

Yok, yok, sakin olun, kendinize hâkim olun! Öfkelenmeyin, sinir katsayınızın artmasına sınır koyun!

Bu kez de siz sorun! Soru şu olsun; “Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, 3 sene önce 657’ye tabi devlet memuru iken, nüfusu bir milyon 250 bin’lik şehrin başkanı oldu, yüzde 68’lik oy oranı ile. Sizce Başkan Güngör başarılı bir belediye başkanı mı, belediyeciliğin kitabını yazdığı iddiası ile gelmişti, sizce bu şehir için başarı hikâyeleri yazdı mı?”

Cevap vereceğim de, duraksadım, seyirci joker hakkımı kullanmak istedim.