Hemen hemen her ülke için tarım önemli bir ekonomik alt sektördür. Bu durum tarımın ekonomik büyüklüğünden ziyade stratejik önemi ile ilgilidir. Bu önemi yanında tarımın tanımı konusunda tarımsal üreticiler, kamu yöneticileri arasında tam bir fikir birliğinin olduğunu söylemek mümkün değildir. Tarımın ne olduğu konusunda birlikteliğin olmaması üreticiler ile yetkilileri (Siyasiler ve bakanlık) zaman zaman karşı karşıya getirmektedir.
Şöyle ki bir 100 kg A ürününe ihtiyacı varken 600-700 kg (ör. fındık, incir) veya 100 kg ürüne ihtiyaç varken 60-70 kg (ör. Muz, ceviz) üretilmektedir. Bu durum üreticiler veya tüketiciler ile devlet yetkilileri arasında bir gerilim oluşturmaktadır. Hiç yoktan bu kadar ürünü üretenler (veya ihtiyacı olan ürünü bulamayanlar) devlet nerede diye yakınmaktadır. Bu durum tarımsal ürünlerin yeterli arz-talep dengesi oluşturulmasında kalıcı politikalar olmadığını göstermektedir. Bu durum gerek üreticilerin gerekse devletin tarımı anlamalarındaki eksiklikten kaynaklanmaktadır.
Geçenlerde hazır bulunduğum bir toplantıda bir konuşmacının tarımı bitki ve hayvan üretimi olarak tanımlaması dikkatimi çekti.
Bu konuşmacının tanımladığı gibi tarım sadece bazı ürünlerin üretimimi?
Sadece üretim mi?
Bu soruya hemen cevap vermeden gelişmiş ülkelerde tarımın nasıl anlaşıldığı ile ilgili bir açıklamaya örnek olarak ABD’den Profesör Hartmann ve Kester’s Plant Propagation (2009, S. 2) kitabındaki değerlendirmeye bakabiliriz. Yazarlar kitabın birinci bölümünde tarım şu başlıklar altında/şu alanlarda faaliyet gösteren bir bilim olarak açıklamaktalar:
-Islah/seleksiyon (Selection),
-Çoğaltma (Propagation) ,
-Üretim (Production),
-İşleme ve depolama (Handling and storage) ve
-Gıda teknolojisi (Food technology).
Bu; tarımı daha geniş olarak tanımlamakla birlikte kanaatimce buna altıncı bir uğraş olarak “pazarlama (marketing)” da eklenmelidir. Tarım günümüzde daha geniş düşünülmelidir. Tarımın şu tanımı tercih etmekteyim: Tarım, Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, kalite ve verimlerinin yükseltilmesi (ıslah), uygun koşullarda korunması (muhafaza/depolama), işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanması faaliyetleridir.
Tarımın tanımını bu şekilde yaptığımızda pazarlamayan ürünleri yüksek miktarda üretmek iktisadi olarak açıklanamaz. Bu fazla ürünü okullarda uçaklarda vs dağıtmakla da sorun çözülemez. Hele hele endüstri 4.0’a doğru endüstriyel tarımın yaygınlaştığı bir dünyada rekabet etmek mümkün değildir.
Gelecek
Endüstri 4.0 çerçevesinde bir çok mesleğin geleceği tartışılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda dünyada şu an var olan mesleklerin bir kısmının olmayacağı iddia edilmektedir. Bu değişimden tarımın ve eğitiminin de etkilenmemesi mümkün değildir. Tarım gelecekte de var olacaktır ama birçok yeniliği de bünyesine katacaktır. Bu nedenle tarımı yeniden düşünmeliyiz.
Tarım yerine Arapça kökenli ziraat kelimesi uzun yıllar kullanılmıştır. İlgili bakanlığın ismi Tarım Bakanlığı olarak adlandırılmıştır. Ancak hala yükseköğretimde fakültelerin ismi ziraat fakültesidir. Son yıllarda bir yandan da doğa ve tarım fakültesi (yüksekokulu) adıyla ziraat ile ilgili yükseköğretim kurumları açılmaktadır. Tarımın ne olduğunu anlamaya çalışırken ziraat kavramı yerine tarım demekle çağdaş tarım ve eğitimini yapamayız. Bu nedenle tarımı sadece üretim; tarımsal eğitimi de -girişimciliğin bu kadar önem kazandığı bir dünyada- kamuya teknik eleman yetiştirmek olarak düşünmek yapılan ilk yanlıştır.
Son söz: İlk düğme yanlış ilikliyse diğerleri doğru iliklenmez.