Bilimsel Gaflar, adlı kitapta doğruya giden yolda yanlış çalışmaların örnekleri anlatılmış: Simyacıların çalışmalarının kimyada bazı yöntemlerin gelişmesine nasıl katkıda bulunduğu, astronomide dünya merkezli sistemle ilgili çalışmaların modern astronominin doğmasında önemli katkıları açıklanmıştır. Kitapta daha başka örnekler de var.
Bu köşede cezalandırıcı yöntemin olumsuzluğuna dikkat çekmiştim. “Enseye Tokat Patlatmak” başlıklı yazımda Nasrettin Hocanın günün birinde bir çocuğa bir testi verip, çeşmeden su getirmesini istediğinde çocuk testiyi alıp ayrılacak iken ensesine kuvvetli bir tokat patlattığını anlatmıştım. Okumadıysanız bu yazıyı okumanızı öneririm.
Korkutarak veya yanlış yapılmasın diye sınırlayan eğitme anlayışı maalesef okulda, ailede, iş hayatında, özetle toplumsal hayatımızın en ücra noktalarına kadar nüfus etmiştir.
Zaman zaman fıkralara/güldürü programlarına malzeme olan bu sınırlayıcı örneklerle çok sık karşılaşmaktayız…
Demode etmek…
Bir akademisyen olduğum için bir şehre gittiğimde o şehirdeki üniversiteyi/fakülteleri ziyaret ederim. Yine bir üniversite ziyaretimde orada görev yapan arkadaşım beni fakülte içerisinde gezdirerek ilgili birimleri tanıtıyordu. Bir odanın önüne geldiğimizde durdu, şunu anlattı: Burada son model bir alet/makina mevcut (ama artık demode olmuş). Ancak, birim yöneticimiz, alette arıza ortaya çıkar diye kapıyı kilitli tutmaya kullanımını sınırlamaya başladı. Birçok arkadaşta bu tutumdan dolayı bu aleti kullanmak istemedi. Aradan bir süre geçince alet çalıştırılmak istendiğinde çalıştırılamadı. Servis çağrıldı ve yapılan incelemede içine fare girdiği, kablolarını kemirdiği ve kabloların teması sonucunda arıza oluştuğu anlaşıldı.
Bunun gibi evlerde, kamuda, işletmelerde daha büyük arızanın çıkmasına neden olur düşüncesiyle dokundurulmayan araç ve gereçler vardır. Bir süre sonra bu aletlerin yenileri çıktığından artık kullanılmaz duruma gelir. Ve dahi bazı kimyasallar, ilaçlar veya gıdalar sırf bitmesin diye depolarda bekletilirken kullanma süreleri biter. Böylelikle yanlış amaçlı kullanılacak endişesi ile birçok malzeme/makina hiç kullanmadan çöpe atılmış olur.
Kendi elimizle demode etmiş oluruz makinaları ve kimyasalları…
Eğitim…
İş hayatında çıraklıkla başlayan bir eğitim vardır. Eski ustaların cezalandırıcı davranışlarını çok sık gözlemlemişimdir. Günümüzde bile bu örneklere rastlamak mümkündür. Bu örneklere eğitim kurumlarında rastlamak mümkündür. Her nerede olursa olsun eğitim alan kimselerin aşırı sınırlanması (korkutulması) üretkenliğin önüne aşılması zor bir duvar çekecektir. İnsanlar başka yerlerde doğru veya yanlışları tartışıncaya kadar, bu kurumlarda bunları tartışsınlar, yanlış şeyler yapsalar, doğruya ulaşma adına; bu kurumlar önemli görev yapmış olmayacaklarmı?
Bu ülkede bir reform yapılacaksa-başta eğitim kurumları olmak üzere- bu zihniyette yapılması gerekir.
Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi su getirmesi için önce tokat atarsanız, başka bir zaman aynı çocuk veya buna tanık olan bir başkası testiyi eline bile almaz; ya bahane uydurur ya da hızla o mekândan uzaklaşmayı tercih eder.
Sonuç olarak testi kırılacak diye insanlar sürekli cezalandırılırsa, su getirecek kimse kalmaz; boş bir testi kalır elinizde. Onunda antika değeri olmadığına dikkatinizi çekmek isterim.
Son söz: Yönetim (asıl hüner) tokat atmadan su getirte bilmektir.