Her sabah erken kalkıp fırsat olursa yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Yürürken düşünme fırsatı olması yanında çevreyi de gözlemliyorum. Şehirdeki temizliği, kaldırımların durumunu, yeşil alanları vs. yakından inceleme şansım oluyor…
Geçen gün, sonbaharın ve sabahın serinliğinin verdiği hoş bir hisle yürürken elinde ekmek olan yaşlı bir beyefendi ile karşılaştım…
Selam verdim, “Günaydın!” diyerek tanıştım. Birlikte yürümeye başladık… Bu amcamızın ismi Hüseyin idi. Hüseyin amcanın yaşının 75 olduğunu öğrenince sağlık durumunu sordum… “Hamdolsun sağlıklıyım” dedi; Hüseyin amcanın bu yaşta tansiyon ve şekeri bile yoktu…
Birlikte yürürken, uzun yıllar gıdaların (sebze ve meyvelerin) insan beslenmesinde ve sağlığındaki önemini anlatmış bir akademisyen olarak bu amcamızın sağlık sırrını anlamaya çalıştım…
HAREKETLİ BİR YAŞAM…
Bu amcamız ömrünün 45 yılını bedenen yapılan işlerde çalışarak geçirmiş… Kendisi ile tokalaşırken hala var olan elindeki gücü hissettim…
“Uzun bir süre değirmende çalıştım. Her gün erken kalkar işime giderdim. En ağır yükleri omuzlardım…” Bu ifadeler Hüseyin amcaya ait.
Birlikte yürürken bedeni çalışmanın çok önemli olduğunu düşünmeye başladım: “Modern zamanlarda çocukların ekmek almaya gitmeden apartman görevlileri tarafından kapıya asılan ekmeği almaları… Ev hanımlarının düzenli temizlik için birini çağırmaları, evin beyinin suyunu bile kalkıp içmemesi” gözümün önünden geçti…
Sağlıklı yaşamanın, kaliteli yaşamanın ilk sırrı: Sağlığını bozmayacak ölçüde bedenen çalışmak!
BESLENME…
Hüseyin amcanın nasıl beslendiğini de merak ettim…
“Bir defa az yerim…” dedi.
Ne yersin diye sorduğumda ise; “Zerzevatı çok yerim” cevabını aldım.
Bizim buralarda sebze karşılığı olarak “zerzevat” kelimesi yaygın kullanılmaktadır. Hatta bazıları sebzeleri ot-çöp olarak da adlandırmaktadır.
Peki, “Başka ne yersin” diye sordum…
“Tereyağı ve balı çok yerim” dedi…
Bende “Balı tereyağını fazla yeme şeker hastalığı (diyabet) ve tansiyon hastalığı ortaya çıkabilir” dedim…
Hüseyin amca bir uzman gibi cevabı yapıştırdı: “Terliyoruz” dedi…
Yüksek enerji veren gıdalar tüketildiğinde çalışmak, o enerjiyi yakmak gerekir. Amcamız bu kuralıda hakkı ile uygulayan biri…
“Beyim! Sağlıklı kalmak istiyorsan sigaradan uzak kalmalısın” dedi!
Birlikte bir süre yürümüştük…
“Şu karşıdaki apartmanda oturuyorum” diyerek eliyle gösterdi…
Ayrılmadan önce son bir şeyi öğrenmek istedim.
“Olaylara çok kafayı takar mısın?” diye sordum…
“Fazla takmam, zaten bedenen yorgun olduğumdan çok rahat uyurum” dedi…
Ayrıldıktan sonra yürümeye devam ettim…
Sağlıklı yaşamın reçetesi (sırrı) bunlar olmalı diye düşündüm:
-Beslenme,
-Hareketli yaşam
-Aşırı stresten uzak kalmak ve
-Kaliteli uyku…
Yürüdüm ve düşündüm… İnsanımız niçin kaliteli yaşlanmaz? “Eğitim yeni kuşakların hayata hazırlanırken, gerekli bilgi, beceri ve anlayışlar elde etmelerine ve kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme etkinliği” ise bunu niçin başaramıyoruz?
Aileler, öğretmenler, öğretim elemanları vs. aklımda geçti… Yürüdüm… Tepeden yeni doğan güne, taa uzaklara baktım! Bir ses geldi kulağıma:
“Hangi yaşta olursan ol, yeni bir başlangıç için geç değil!”