Ekonomide her şeyin yolunda gittiği zamanlarda pek tartışma alanı bulmayan vergi yükü, çalkantıların özellikle krize dönüştüğü zaman aralığında halkın ve üreticilerin gündemine ilk gelen konu olur. Haksız da değiller aslında çünkü iki durumun vergi yükünde ani bozulmalar olduğu gibi, vergi tazyiki denilen olgunun ağırlığı da hissedilir.
Vergi yükü basit anlamıyla belirli zaman aralığında gelirine/kazancına göre kişinin veya kurumun ne oranda vergi verdiğinin resmidir. Öte yandan derine indiğinizde işin doğası değişir, farklı ve toplumsal bir durum ortaya çıkar. Önce isterseniz Türkiye’de vergi yükünün iki fotoğrafını çekelim, daha sonrada o toplumsal durumun ne demek olduğunu açıklayalım.
**
OECD ülkeleri ile karşılaştırdığımızda, Türkiye’de vergi yükü OECD ortalaması olan %35’lerden daha düşük seviyede olup %30 civarında seyretmektedir. Vergi yükü esas itibariyle bir kişi başına düşen mili gelir kavramıyla eş tutulsa da onun çeperlerinde toplumsal, kültürel ve daha nice olgular mevcuttur. Ama esas itibariyle devletin ekonomideki rolü ve üretime katkısı bu oranın en belirleyici unsurları olmaktadır.
**
Üretimin temel gücü olan kurumların vergi yükü ile bireylerin vergi yükü arasında oldukça ilginç bir dengesizlik var ülkemizde. Bireylerin ödediği verginin GSYH’ya oranı %4’ler civarında seyrederken, kurumlar vergisi oranı bunun yarısından daha azdır. Buna ek olarak istihdam üzerinden bireyin medeni durumuna göre yüklendiği vergi oranı oldukça yükseklerde gözüküyor ülkemizde. Örneğin, bekâr ve hiç çocuğu olmayan bireyin vergi yükü %35’leri, yüksek gelir dilimine sahip aynı bireyin vergi yükü ise %40’ları aşmaktadır. Evli ve çalışanlarda da bu yük %35’lerden aşağıya inmemektedir. Özellikle tüm bu oranların OECD ülkelerindeki vergi yükünden oldukça fazla olduğu aşikârdır. Çalışanların üzerindeki bu vergi yükünün işgücü maliyetlerinin artışı ile ekonomik büyümeye etki ettiğini savunan görüşlerinde varlığı vurgulanmalıdır. Ücretlinin eline geçen net gelir ile işverene olan maliyeti arasındaki farkı belirten bir gösterge olan “vergi takozu” kavramı bu kapsamda doktora tezleri için yeni alanlar yaratacaktır çünkü söz konusu bu olumsuz fark Türkiye’yi OECD ülkeleri içinde çok yukarılara taşımaktadır.
**
Rakamların diliyle çok anlam ifade etse de vergi yükünün bir de toplumsal özellikle psikolojik yönü mevcut. Harcanabilir gelir ve servette bir azalma doğuran vergi yükünün devletin “vergi tazyiki” ve “vergi baskısı” ile oluşan ve parasal olarak ölçüsü olmayan bu yapıya sübjektif vergi yükü denir. Objektif yani ölçülebilen veri yükünden bazı zamanlarda da ayrışır.
Bütçe açığının fazlalaştığı, cari açığı arttığı, parasal dengelerin bozulduğu ve özellikle de büyümenin yavaşladığı dönemlerde, özellikle de devletin üretim gücünün olmadığı toplumlarda, vergi tazyiki ve vergi baskısı daha artar…
Bu da toplumun psikolojisini bozar. Dikkat etmek gerekir.
Verimli bir hafta dileğiyle,
Prof. Dr. Veysel ULUSOY
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
@ekonomikanaliz