Malum, tüm sektörler gibi basın camiası da zorla ayakta duruyor. Bunu derken kimseden merhamet, yardım, hibe, bağış beklemiyorum. Kendimi acındırmak, sizlerin merhamet duyguları ile oynamak, dini unsurları istismar etmek de istemiyorum.
Peki ne istiyorum!
Sadece geri ödemek üzere kredi.
Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü basına desteği seviyor. Baksanıza, Senelerin Doğan Medya grubu, ulusal medyanın amiral gemisi Hürriyet, Demirören Grubuna geçti.
Tüpçü oldu gazeteci. Tıpkısının aynısı bizde olduğu gibi.
Dünyanın Kredisini verdi Ziraat Bankası. Çiftçiye destek amaçlı kurulan banka, ne kadar yardımsever, ne kadar merhametli olduğunu göstermiş olmalı ki, Demirören Grubu’nun kredi desteğini geri çevirmedi, 750 milyon Doları bir seferde veriverdi.
*
Çiftçi kan ağlarken, tarlasını sürecek mazot, gübresini alacak parası yokken, ürünü tarlada kalıp zarar üstüne zarar ederken çiftçinin yanında olmayan Ziraat Bankası basını güçlendirmek için kredi veriyor. bakın bu iyi bir şey!
Tüpçüyü gazeteci yaptı, fena mı?
Ehh, birader biz senelerdir bu alemin içindeyiz. Söylemesi ayıp yarım aşırı geride bıraktık. Sevabıyla günahıyla, az veya çok bu işin ucundan tuttuk senelerdir, gidiyoruz. Şu son pandemiyle birlikte maddi sıkıntılar içinde yaşayan basın mensuplarından biri de bendeniz iken, aklıma geldi düşündüm taşındım, biraz da kaşındım, “Dedim oğlum Fiskeci, senin kafan kel mi, sen de iste, verenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü. Bak, gazeteyi bile önce haftalık, sonra 15 günlük yatın. Şimdi aylığa çevirdin, yine de ayakta zor duruyorsun. Üstelik de bu şehrin evladı olan sayın Veysi Kaynak, belediye başkanvekilliği, AK Parti il başkanlığı, milletvekilliği, Adalet Bakan Yardımcılığı, Başbakan Yardımcılığı yaptı. Şimdi de Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkan Başkan Yardımcısı. İyi bir konumda, Senin de çok iyi arkadaşın, dostun. Söylesen, rica etsen, bir kıyak çekse, sana da Ziraat Bankasından kredi alman konusunda kefil veya destek olsa, ‘Çocuklar Mehmet abimize bir bakın, sorununu çözün!’ diye talimat verse, yok mu diyecekler. Akan sular durur valla.” diye düşündüm.
Yok mu diyecekler. “Hayır sayın Kaynak, biz ulusala destek çıkıyoruz. Yerel ile ne işimiz olabilir. Onların eti ne budu ne, ödemezler, ödeyemezler, sıkıntıyı biz çekeriz. Sonra sen de kefil olacaksın ki, başın ağrır. Kefilin ya saçı, ya sakalı diyoruz ya, ondan işte. Biz seni düşünüyoruz, bankamızın itibarını düşünüyoruz, ödeme güçlüğü çekecek olan çok da umurumuzda değil de, sana laf gelmesin!”
Derler mi, derler, düşünürler mi, niye, neden, niçin olmasın!
Bankacı bunlar, güneşli günde şemsiyeyi sana ödünç verirler, yağmurlu günde geri isterler.
Allah fırsat vermesin onlara!
*
Bak, suç örgüt lideri Sedat Peker’den öğreniyoruz ki, Demirören Gurubu bırakın aldığı krediyi ödemeyi, faizlerini bile ödememiş. Parası var da, ödeyecek zaman bulamamıştır zavallı…!!!
Yemin olsun ben öderim. Ödeyecek gücüm olursa, ölmez sağ kalırsam, vallahi, billahi, söz!
Olmazsa, ödeyemezsem, ödeme güçlüğü çekersem, parmağımı kesecek haliniz yok ya!
O kadar da çulsuz biri değiliz belik ama yine de sayın Kaynak’ın desteğine ihtiyaç duyduğumu belirtmek isterim. Benim kendisini sevdiğimi, kendisine saygı duyduğumu, onun da beni sevdiğine adım gibi emin iken, ‘Beyden bir at isterim, verirse biner giderim, vermezse yürür giderim!’ hesabı, bir ricada bulunacağım bakalım.
*
O’nun bir telefonu ile bütün kapılar ardına kadar açılır, krediler, yeşil dolarlar ortalığa saçılır, gelen, yani alacağım kredi ile ayda bile zar zor çıkarttığım gazetemi günlüğe geçiririm.
Ama o kadar parayı bir arada görünce zıvanadan-yoldan çıkarım, şirazeyi kaybederim, evi barkı terk ederim, hatta şehri bile ter keder sessiz sakin bir sahil kasabasına mitili atarım diye düşünüyorsanız, yanılırsınız.
Beni tanırsınız. Benim Maraş’tan başka gidecek yerim yok!
Krediye gelince, valla paşa gönlünüz bilir, ister verin, ister vermeyin. Siz çiftçiyi, tarımla uğraşan esnafı boş verin, bir başka ulusal medya gurubunu kurtarmaya bakın!
Bana, bize Allah acısın! Bana, bize büyükşehir Belediyesi baksın!
Sayın Veysi Kaynak’a sevgilerimle… O’na, Melihat Gülses’in ‘Şaka yapma kalbim durur!’ şarkısını dinlemesini öneriyorum!
*
NOT: Önümüzdeki hafta, firari işadamı, ülkenin en pahalı, en lüks oteline sahip Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde kalan, Korkmaz’dan 10 milyon Euro isteyen Maraşlı gazeteci-yazar kılıklı adam kim? Yakında, bu sinemada, pardon bu sayfada!!!!!