Genelde batı bölgelerde görmeye alışık olduğumuz ekonomi-finans zirveleri, bu sene ilk defa Şanlıurfa’da 22-23-24 Aralık tarihlerinde “1.Türkiye Ekonomi Zirvesi” adı altında düzenlendi.

***

Zirve’ye katılım oldukça yoğundu ve konuşmacılar, alanında duayen ekonomistler ve akademisyenlerden oluşuyordu. Zirve’de ön planda tutulan, milli üretim ve milli ekonomi konularıydı.

***

Ülkemiz ekonomisinin uğraşmak zorunda olduğu büyük problemler var. Yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek döviz kuru, yüksek cari açık, yüksek borçlanma, yüksek bütçe açığı ve komşu ülkelerde yaşanan problemler bunların başında geliyor. Bu problemler 2018 yılında da bizleri oldukça meşgul edecek cinsten.

***

Bu problemlerin çözümü açısından yerli üretim üzerine sorular sorup cevaplar aramak oldukça önemli. Yerli üretim sayesinde ithalatın kısılması, dövize olan ihtiyacın giderilmesi, yeni iş sahaları açarak işsizliğin düşürülmesi gibi bir çok fayda elde ederiz.

***

Bununla birlikte üretilecek ürünün katma değerinin yüksek olmasını da ayrıca göz önünde bulundurmalıyız. Dünya genelinde ticareti gerçekleştirilen 1000 farklı ürünü birim fiyatlarına göre sıraladığımızda, ülkemizin ihraç ettiği ürünler maalesef 900.sıralarda yer alıyor. Bunun sebebi ürettiğimiz ürünlerin yüksek teknoloji ürünü olmaması, ağırlıkla üretimde kullanılan ara hammaddeler grubunda yer almasıdır. İlk sıralarda sizin de tahmin edeceğiniz üzere, uçak, otomobil, akıllı telefon, üretimde kullanılan robotlar, yazılımlar gibi üst teknoloji ürünleri yer alıyor.

***

Ülke olarak enseyi karartmayıp, bundan sonra yerli üretim, yerli marka gibi konularda ne yapmamız gerektiğine odaklanmamız gerekiyor. Bu gibi zirveler vasıtasıyla doğru soruları sormak bizi cevaba yaklaştırır. Zirve sonunda her kesimin üzerinde uzlaştığı çözüm kamu-özel sektör iş birliği oldu.

***

Kamu-özel sektör iş birliği modeli, geçmişten günümüze kalkınmayı başarmış ülkelerin uyguladığı bir modeldir. Örnek verecek olursak, 1900’lü yılların başında Avrupa’nın en fakir ülkelerinden birisi olan İsveç, bugün sahip olduğu havacılık endüstrisi sayesinde savaş ve yolcu uçaklarını kendisi imal ediyor.1930’lu yıllarda 2.Dünya Savaşı’nın başlangıç dönemlerinde dışarıdan uçak ithal etmek yerine kendi uçağını üretmeye yönelen İsveç, o dönemdeki hükümetlerin özel sektörü teşvik etmesiyle ve alım garantisi sunmasıyla bunu başarmış. Kısacası sunulan balığı almamış, balık tutmayı öğrenmiş.

***

Şu anda yerli otomobil üretiminde izlediğimiz süreç aslında İsveç’in hikayesini oldukça andırıyor. Bununla birlikte kamu-özel sektör iş birliği çözümüne ilaveten yapmamız gereken bir kaç şey daha olduğunu düşünüyorum:

1.Eğitim sistemimizde ıslahat gerçekleştirilmesi (Yerli otomobil üretiminde bize know-how desteği sözü veren Tesla’nın sahibi Elon Musk bile kendi okulunu açmış ve oğullarını bu okulda okutuyor).

2.Doğru sanayii politikalarının uygulanması. Örneğin, yatırım yapmak isteyene sektörel yönlendirme yapılması, halihazırda üretimi olana yönelik yatırımın kısıtlanması.

3.Siyasi istikrarın devam etmesi.

4.Başarılı para ve maliye politikasının uygulanması.

Bu ve benzeri zirvelerin devamını temenni eder, herkese hayırlı kazançlar dilerim.