Gazetelerde okudunuz, 24 Ağustos’ta Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Yalova vali yardımcılığına atanan Konya/Seydişehir Kaymakamı Deniz Pişkin, sosyal medyada hesabından zehir zemberek bir paylaşım yapıyor, isim vermeden ilçede bulunan birilerini ‘din istismarı’ ve ‘hırsızlık’ ile suçluyor, devamında ise Aşık Ruhsati’nin ‘Sana kim verdi’ şiirine de yer vererek, muhataplarını hem arsız, hem hırsız olmakla itham ediyor.

İlahi sayın Kaymakam’ım, daha yaşın genç daha neler göreceksin kim bilir, alışacaksın, şaşırmayacaksın bunlara! Yeni mi öğrendin ülkenin dört bir yanını arsızların, hırsızların ve din istismarcıların sardığını, kene gibi kemirdiğini, ahtapot gibi sardığını… Geç kalmışsın azizim, geç!

İnsanın olduğu her yerde arsızlık da, hırsızlık da frene basmıyor ki gurban olduğum! Din istismarcılığı her dönemde vardı, bu dönemde daha da tavan yaptı, TÜİK oranı düşük göstermeye çalışıyor ama beceremiyor demek!

Böyle ona buna dokunur, fincancı katırlarını ürkütürsen, kral çıplak dersen,  daha çok tayin yer, sürüm sürüm sürünürsün!

*

Demişsin ki, “Bazı insanlara hırsızdır ama arsız değildir. Çalarken yakalandıklarında genelde utanma ve mahcubiyet duyarlar. Yüzleri kızarır, başları öne düşer, sesleri çıkmaz. Bazıları ise hem hırsız, hem arsızdır. Adamı  çalarken yakalasan bile suçlu sen olursun. ‘ağız tadıyla bir hırsızlık yaptırmıyor bu adam bize’  diyerek suçlu seni ilan ederler.

Onlarda ne arlanma var, ne utanma! Haya ve ar duyguları tamamen sıfırlanmış. Besmeleleriyle birlikte malı götürüyor, bir yandan ada sakallarını sıvazlayarak ‘Elhamdürillah, Ya Rabbi şükür!’ çekerler.

Şöyle dışarıdan baksan hepsini adam sanırsın. Ama onlar dünya malına tamah etmiş, bir türlü nefisleri doymayan kifayetsiz muhterislerdir. Hele içinde bir de dini bütün görünüp, kutsal dini değerlerimizin ardına saklanarak hırsızlık yapanlara var ki, onlara benim gözümde münafıktır.

Meşine dönmüş suratları varken sanmıyorum ama belki üstünüze alınır, belki biraz utanır da insan olduğunuzu hatırlarsınız. Çaldıklarınız burnunuzdan gelsin, kefen paranız olsun inşallah!”

Aboooooo! Sahiden zehir zemberek.

*

Bu zamanda dürüst olmaya özen gösterir, kul hakkına riayet edersen, seni yaşatmazlar. ‘Devlet malı deniz, yemeyen keriz’ler safına katılıp malı götürürsen gerçi yalanız yedirmezler ama devir arsızların, hırsızların devri kıymetli kaymakamım.

Çalarlar, kılıfına uydururlar.

Bizim partinin adamı derler, bizden biri derler, uzayan dal bizden olsun derler, çalıyor ama çalışıyor derler, devlet adabına, ahlakına sahip olmana, dürüstlüğüne bir şey demiyorum, ‘hatta aferin, helal olsun, adamsın!’ diyorum da, düzene ayak uydurmazsan, ayağını kaydırırlar aziz dostum!

*

Arsızlığa, hırsızlığa, hukuksuzluğa göz yum, görme, duyma, bilme diyemem. Desem ortak olurum o soysuzların günahına.

Bak, soyadın da Pişkin imiş! Sen yine dürüst kal kardeşim. Örnek ol. Devlet eğitimi, terbiyesi, ahlakı almış birisi olarak fırsat verme şerefsizlere!

6 Şubat depreminde gördük, o pahalı telefonların, lüks arabaların, birkaç milyonluk akıllı evlerin canları kurtaramadığını…

*

Bak bizde çok şükür böyle dini istismar edip malı götüren, bıraktığı sakalın arkasına sığınarak dünya malına tamah eden kimse yok!

Sadece, deprem sürecinde, sağdan soldan gelen binlerce tır dolusu erzakları, yardımları kendisininmiş gibi yemeğe çevirip (ihtiyaç sahiplerine, depremzedelere, garibanlara ücretsiz dağıtması gerekirken) kurumlara parayla satanların, paraya para demeyenlerin, milyonları götürenlerin  olduğunu öğrendim bugün, midem bulandı.

Kusasım geldi.

*

Kızılay’dan gelmiş, sivil toplum kuruluşlarından gelmiş, hayır kurumlarından gelmiş tırlar dolusu erzakları ranta, çıkara tahvil edenleri nereye koyacağımı düşünüyorum!

Zehir zemberek yazı yazmadan, hayâ ve ar damarları çatlamış olanları Allah’a havale ediyorum! 

Rabbim neylerse güzel eyler!