Geldi, geliyor derken Çin aşısı geldi. İlk aşıyı da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca oldu.

Arkasından da Bilim Kurulu üyeleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de aşı yapıldı.

Ve 81 ilde de toplu aşılama start aldı. Öncelik tabi ki sağlık ordusunun…

Ülkemizde, yaklaşık 1 milyon 100 bin sağlık personeli bulunuyor. Covid-19 geçirenlere de aşı yapılıyor.

Hedef: Sağlık ordusunun tüm personelinin bir ay içinde hastalıkla mücadelede büyük avantaj kazanması…

Tüm bu iyi niyetli çabalara rağmen, çatlak sesler de duymuyor değiliz. Özellikle metropol şehirlerde bazı sağlık çalışanları, aşı olmayı reddediyormuş.

Kimi Çin aşısına güvenmiyormuş, kimileri de bekleyip görmeyi tercih ediyorlarmış.

Burada bir gerçeğin altını çizeyim… Çin aşısı bilindik teknoloji ile üretiliyor. Enfekte etme özelliğini yitirmiş virüsün enjekte edilmesiyle, vücudun hastalığa bağışıklık kazanması hedefleniyor.

Alman aşısında da yeni bir yöntem deneniyor.

Sonuçta da Çin aşısında, yan etki çok az gözleniyor. Bilindiği gibi de 14 günlük laboratuvar ortamında, bilim adamlarımız tarafından test edildi.

Bu tartışma sadece bizde yaşanmıyor. Avrupa ülkelerinde de aynı sorunlar yaşanıyor. Örneğin: İtalya’da, her 5 sağlık çalışanından 1’i aşı olmayı reddediyormuş.

Ülkemizde de dünyada da zorunlu aşı uygulaması yok. Âmâ bilim insanlarımıza ve devletimize güvenelim.

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan bu konuda en yetkili ağızlardan biri ve sözlerine kulak vermek gerekiyor: "Aşılama ile toplumun belli bir kısmını bağışık hale getirerek salgının sonlanması amaçlanıyor.

Eğer toplumda ciddi bir oranda aşı yapmayan kişi olursa bu amaca ulaşılamaz. Bu durumda salgın aşı yaptıranlara rağmen yine devam edecek."

Başka söze gerek var mı?

Ayrıca, toplum sağlığını ilgilendiren bir durumda aşı kişisel bir tercih olmamalı.

Haydi, birbirimize tekrar sarılabilmek için kolumuzu uzatalım ve aşı olalım.

BU EYLEM İNSANLIK VE VATANDAŞLIK GÖREVİDİR.