Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret ettiklerinde Medine halkının iki bayramlarının olduğunu, cahiliye döneminden beri kutladıklarını öğreniyor. “Ben sizin bayramlarınızı iki bedeli ödenmiş bayramla değiştirdim” buyuruyorlar. Bu bayramlardan birisi müminlerin 30 gün boyunca Allah emretti diye tuttukları oruçlarından sonra dünyadaki mükafatları olan Ramazan Bayramı, diğeri ise İbrahim (as)’ın büyük bir imtihanı (oğlu İsmail A.S’ı kurban etmek) başarıyla sonuçlandırmasına mukabil Cenab-ı Allah’ın mükafat olarak cennetten bir koç göndermesinin yıldönümü olan Kurban Bayramı. İslam tarihine bir göz attığımızda bayramların bedeli ödenmiş, hak edilmiş bayramlar olduğunu görürüz. Eski Türklerde de öldükten sonra dirilmenin provası sayılabilecek zorlu kış şartlarından sonraki bahar bayramları da bedeli ödenmiş bayramlardır.
Alparslan’ın Anadolu’yu fethi, Mısır’ın fethi, İstanbul’un fethi, Endülüs’ün fethi hep birer bedeli ödenmiş bayramlardır. Bedeli ödenmiş bayramlar kıyamete kadar devam etsin diye ecdadımız her devirde ilayı kelimetullah uğrunda üzerlerine düşen görevi canla başla yerine getirdikleri için bugün de bazı bedeli ödenmiş bayramları kutluyoruz. Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu bedeli ödenmiş bir bayramdır. Asırlardır aynı vatanı paylaştıkları ermenilerin, fransız işgal kuvvetlerine güvenerek sergiledikleri vahşete yiğitçe direnen Kahramanmaraş halkı; evlerini yakarak, çocuklarını dağ köylerine yollayıp kendileri mazgal deliğini terk etmeden, canlarını seve seve vermek suretiyle bedelini ödedikleri bu bayramı milletimize armağan etmişlerdir.
Kolay olmamıştır Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu. Dağılan Osmanlı iradesinin kaybolduğu vatan toprağında Allah’tan başka yardımcıları olmayan bu millet kendini kurtaran şehir olma şerefini elde edebilmek için çetin kış şartları altında topa, tüfeğe, mitralyöze kazma ve kürekle karşı koymuştur. Mitralyözlerle dövülen ama yıkılmayan gazi minarelerimiz buna şahittir. Her minarede sayısız mermi yarası vardır ve bu bayramın hak edildiğinin canlı misalidir.
Divanlı Camii’nin gazi minaresi, alman yetimhanesinden atılan kurşunlara göğsünü siper ederek görevini yapmıştır. Ama tarihe saygısı olmayanlarca restore ediliyor bahanesiyle yıkılmış, izler kaybedilmiştir. Bu şehir, gazi bir şehirdir. Her taşı kıymetlidir. Son dönemlerde restorasyonu yapılan tarihi yapılara sevinirken, tarihi şahitlerin bir bir kaybolması, bedeli ödenmiş bayramlarımızı kıyamete kadar muhafaza edemeyeceğimiz korkusunu yaşatıyor bize. Divanlı Camii’nde bir çınar vardı, çok büyüktü. Cami önündeki eski ev sahipleri çınarın dallarının evleri tehdit ettiği için belediyeye şikâyette bulundular. Orman İşletmesi’nden izin alınarak yıkılan çınar dallarının içinden Kurtuluş Savaşı’nda sıkılan kurşunlar çıkınca hepimiz çok mahcup olmuştuk. Bedeli ödenmiş bayramları kutlamak en tabi hakkımız olduğu kadar, şahitleri kıyamete dek muhafaza etmek de vazifemizdir.
Topraklık mevkiinde Abarabaşı’ndaki kiliseden sıkılan kurşunlarla büyük baskı altında olan kahraman Maraşlılar, pusu kurarak iki fransız askerini öldürdüler. Yoğun ateş altında çetelerden biri ölen askerlerin silahını almak için davranınca kolundan tutan 80’lik Otçu Hallo’nun anası “evladım” der çeteye, “sen gitme silahı almak için ben gideyim. Vurulursam, ömrünü tamamlamış bir piri fani şehid olur. Ama sen vurulursan, bu şehir yiğit bir evladını kaybetmiş olur.” der ve koşarak silahı alıp getirir. Gazi annemiz Allah’ın izniyle de vurulmaz. Harbin en çetin dönemlerinde vurulan şehitleri bulundukları ahırlara, cami hücrelerine gömerek savaşa devam edenlerin, gazyağıyla kendi evlerini kendi elleriyle yakan, küçücük çocukların bile kurye olarak görev alıp bedel ödedikleri bir bayramdan bahsediyoruz. Ahırlarda Fetih Surelerini okuyan sabi çocukların bile unutulmaz katkılarının bulunduğu bir bayramdan bahsediyoruz. Abdal Halil Ağa’sında bile mangal kadar yürek bulunan bu millet nasıl başardı bu işi derseniz, Şirinzade Ahmet Efendi’ye kulak verin.
Harpten önce Maraş’ın zengin bir tüccarı olan Ahmet Efendi’ye ortağı bir heybe dolusu altın emanet eder ve savaşa iştirak eder. Ahmet Efendi evinin bahçesindeki dut ağacının altına altınları gömer, ikisi birden savaşa iştirak ederler. Savaş biter ama ortağı zaferi görmeden verem hastalığından ölür. Şirin Ahmet Efendi ortağının çocuklarını çağırır. Allah’tan başka şahidin olmadığı, vatan müdafaası uğrunda her şeyin feda edildiği bir günde “Evlatlarım, şu bir heybe altın harpten önce babanızın bana emanet ettiği servet idi. Babanız hak dünyaya gitti, alın emanetinizi” demiştir. Onun için bu kahramanların ödediği bedellerin karşılığı bayramların kıymetini bilmeliyiz. Kutlamaları sulandırmak yerine, her hadisenin vuku bulduğu yerde yeniden canlandırılmasıyla genç neslin dimağlarına nakşetmeliyiz bu bayramları.
Sütçü İmamların, Ali Sezai Efendilerin, Abdal Halil Ağaların, Senem Ayşelerin, Çakmakçı Saidlerin, Şirin Ahmetlerin bittiğini düşünenler, umudunuzu yitirmeyin diye Allah size 15 Temmuz’u bahşetti. 15 Temmuz da bedeli ödenmiş bir bayramdır. Kıyamete kadar yaşatılmalıdır. Kışlaların kapısına yığılan kum kamyonları, dozerler, greyderler, her sene kışlaların kapılarına yeniden yığılmalı, genç nesiller meraklı bakışlarla bu vatanın 15 Temmuz 2016’da yeniden nasıl bedel ödeyerek bir bayramı hak ettiğini öğrenmelidir bizlerden.
Kahramanmaraş’ın Kurtuluşu ile babalarımızdan dinlediğimiz birçok hatıra, şahitler bu dünyadan göçüp gitmeden tespit edilmeli ve vuku bulduğu yerde her sene bıkmadan usanmadan yâd edilmelidir. 15 Temmuz da yeni bir Kurtuluş Savaşı idi ve canlı şahitleri bizler olduk elhamdülillah. Hepimiz şehadete koştuk, nasibi olanlar o makama ulaştı, gaziler aramızda şerefle izzetle yaşıyorlar.
Bütün kamu kuruluşları, halen var olan Milli Mücadele şahitlerini korumak ve muhafaza etmek zorundadırlar. Yoksa bir sahte tarihçi çıkar Bayrak Hadisesi’ni, Rıdvan Hoca’yı, Sütçü İmam’ı inkar edebilir. Şapka hadisesinde asılan mazlumlara iftira atabilir. (Adi suçtan asıldılar diyebilir) aman dikkat.
Bedelini ödediğimiz bayramlarımız mübarek olsun. Kıyamete kadar yaşasın ve yaşatılabilsin ki, bir daha kimse bize bedel ödetmeyi aklına koymasın.
Gazanız mübarek olsun.