Kapitalizm özü itibariyle fiyat mekanizması üzerine kurulu bir ekonomik sistemdir. Buna göre piyasaları, o piyasaların fiyatı dengeye getirir ve bu en etkin kaynak dağılımını da ortaya çıkarır. Diğer bir ifade ile girdilerin en uygun dağılımı ve getirisi sağlanır ve sonuçta bireyler, firmalar ve devlet tüm beklentilerini elde ederler.
Geniş kapsamı ile böyle dengelenmeler üzerine kurulu olması gereken ürün, işgücü, para ve sermaye piyasalarında son yıllarda oldukça sık dalgalanmalar ve sonucunda krize giden süreçler yaşanmaya başladı. İlginç olan bu dalgalanmalar sanki bir öncekinin kes-yapıştır misali bir formata dönüştü. Yani ekonomiler sistemin özündeki hatalardan ders almak ve öğrenmek yerine aynılarını tekrarlayan bir yol izlemeye başladı. Bu ise ekonomi içindeki aktörlerin belki de bilgiye ulaşmada ve onu piyasayı oluşturma kapsamında kullanılmasında yanlı olmalarının sonucunu doğurdu. İsterseniz bir örnekle açıklayalım…
George Akerlof, Michael Spence ve Joseph Stiglitz “asimetrik enformasyonun bulunduğu piyasalarda bozulmaların nedenleri üzerindeki araştırmaları içeriğinde” 2001 Nobel Ekonomi Ödülü’nü paylaştılar. Asimetrik bilgi, ekonomik anlaşmalarda (sözleşmelerde) ve alışverişlerde taraflardan birinin daha fazla bilgiye sahip olması, diğerinin ise o bilgiye kısıtlı olarak erişebilmesidir. Akerlof bunu “limon piyasası” makalesi ile örneklendirmiş… Limonla alakası olmasa da benzetme ile ikinci el otomobil pazarında ilgili konuyu açıklamıştır. Bildiğimiz üzere bu piyasada iyi otomobiller olduğu gibi limon olarak tanımlanan kötü, kalitesiz otomobiller de mevcuttur. Özü itibariyle, otomobili talep eden kişi iyi ile kötüyü ayırt edemediğinden fiyatları ortalama kalite düzeyinde belirler. Piyasadaki bir diğer oyuncu olan kaliteli araba sahipleri bu talep düzeyinde belirlenen fiyatı beğenmeyerek piyasadan çıkarlar. Doğal olarak, piyasada sadece kalitesi düşük olan araba satıcısı ile talep tarafı kalır. Tüm bu süreçte ortaya çıkan sonuç ise piyasanın başarısızlığı, kalitesiz otomobil ve ne alacağını bilmeyen tüketici (talep sahibi) olmaktadır.
Bunun kapitalist ekonomilerde yansıması tamamen farklıdır. Bu sistemde tüm aktörler tüm bilgiye erişir ve bunun içinde ek bir maliyet yüklenmezler. Öte yandan, yukarıdaki limon piyasası benzeri birçok gerçek-hayat örnek karşımızda durmaktadır. Tüm bu piyasalarda başarısızlığı doğuran bilgi asimetrisi ve onun doğal yansıması olan risk dağılımı ile farklı fiyat/kalite oluşumudur.
Sonuç olarak, bilginin piyasa yapıcıları arasında bozuk dağılımı özünde kaynak dağılımını, gelir dağılımını, daha geniş anlamıyla, birçok dengeyi bozabilir. Bu dağılımları dengeye getirecek oyuncu ise devlet ve onun ekonomideki denetim ile üretimdeki etkinliğidir. Bu etkinlik bir bakıma ekonomik krizin de sigortasıdır.
Verimli bir hafta dileğiyle,
Prof. Dr. Veysel Ulusoy