Maskeli hayat başladı... Neredeyse vizyona yeni çıkmış bilim-kurgu filminin birer kahramanı gibiyiz.
Irk,din,dil ayırımı tamamen kalkmış durumda, herkes filmin bir parçası...
Tüm insanlık derin bir sessizlik içinde, senaryonun nasıl bir finalle biteceğini de sabırla bekliyor.
Ortak düşman da belli...Ama gezegenimizin süper güçlerinin, parası da nükleer silahları da bir işe yaramıyor.
Elbette bu zor günler de geçecek. Ama insanlık bundan ders çıkarır mı onu da zaman gösterecek.
Elimizde kalan sadece umut.. Şu an da en çok ihtiyaç duyduğumuz sihirli sözcük...
Ne güzel bir kelime değil mi? Duyduğumuzda neredeyse içimizde çiçek açıyor.
İçinde ışık var;insanın ruhunu besliyor...
Korku virüsüne inat,gelecekten umutlu olmak...
İşte bu şanlı direnişe ihtiyacımız var.
Bir yerlerden başlayalım. Önce televizyonlardan...
Saatler süren, açık oturumlardaki konuşmacıların kısır yorumlarından bıktık artık!
İzleye izleye birer akademisyen,doktor olduk!
Ben takip etmiyorum artık... Sadece saat başı haberlerdeki güncel gelişmeleri izliyorum.
Televizyonda zenginlik çok. TRT Belgesel, D-Max favori kanallarım...
Ayrıca TRT 1’de yayınlanan Kalk Gidelim, Seksenler dizilerini büyük bir keyifle takip ediyorum.
Evlerimize kapandığımız bu günlerde, sadece ve sadece enerji saçan insanlara ve olaylara ihtiyacımız bulunuyor.
Neşeye ve güzel bir atmosfere ihtiyacımız var.
Biraz da güzel şeyler konuşalım mı?
Özlediğimiz şeyler...
Elimize kağıt-kalem alarak,hayallerimizi satırlara dökmenin tam zamanı...
Gerçekten normale dönmeyi,ilkbaharı tadıyla tuzuyla yaşamayı özlemedik mi?
Yakınlarımıza, dostlarımıza dokunmayı-kucaklaşmayı hasretle beklemiyor muyuz?
Açıkçası öğrencilerim, okulum,öğretmenler odası benim gözümde tütüyor.
Ne dersiniz, tam kalemlere sarılma zamanı değil mi?
Yazacağımız çok şeyler vardır.