Nasrettin hoca birgün almış sazı eline. Sağ eli ille sazın tellerine dokunuyor ya, sol eli hiç yerinden oynamıyor. Sopa gibi tutuyor. Ahali sormuş;
--Hoca iyi güzelde saz çalanlar sol elini gezindirip durur. Senin sol elin yerinden oynamıyor. Hoca cevap verir.
--E onlar arayıp durur. Ben buldum.
İşin fıkrası bu ya, gerçek olanda budur. Arayış, daha iyisini, daha güzelini bulmak için yapılır.
Yıllardan beri eğitim sistemimiz değişiyor. Sürekli yenilikler geliyor. “Yeni” kelime anlamı ile keyifli bir kelimedir. Heyecan uyandırır. Daha güzel demektir. En son teknoloji demektir. Ak demek, pak demektir.Ancak eğitim sistemimizde o kadar çok yenilerle karşılaştık ki, hangisinin daha yeni, hatta hangisinin daha iyi olduğuna bile aklımız dirayet etmez oldu.
Bir gecede sınav sistemleri değişip, yeni sınav sistemleri gelmesine şahit olduk. TEOG, OSS, LYS, KPSS, DGS, AYT vb.vb. Artık hangisinin ne olduğunu eğitimin içerisinde olanlar bile karıştırıyor.
Milli eğitim, bir ülkenin savunma sanayisi kadar önemlidir. Milli eğitim ülkenin geleceğidir. Göz bebeğidir. Bu kadar önemli bir alanda, yıllardır en iyisinin, en güzelinin bir an önce bulunup, öğretmen, öğrenci ve velilerin hizmetine sunulması gerekirdi. Küçük bedenler üzerine bazen fazlaca yük yüklüyor eğitim sistemimiz. Dersler, etütler, sınavlar ile yoğun bir dönemi daha geride bırakıyoruz.
Ancak en azından o küçük bedenler, en azından ortaokula başladığı zaman, hangi yıl hangi dersleri alacağını, hangi yıl hangi sınavlara gireceğini, hayatını nasıl şekillendireceğini bilmesi gerekir ki, bu onun en doğal hakkıdır.
Yeni Milli Eğitim Bakanımız ve önümüze sunduğu eğitimde reform niteliği taşıyan taslak. İyi yada kötü deme yetisinde değiliz. Ancak bu yetiye sahip yüzlerce insanımız var. Akademisyenlerimiz var. Bilim adamlarımız var. Doçentlerimiz var. Aklı selimin söylediği, bu tür kararların sistemlerin muhataplarının onlar olduğu, bu projeleri onların hazırlaması gerektiği.
Ve naçizane çok önemli bir ayrıntı daha. Adı üzerinde “Eğitim Öğretim Dönemi” dediğimiz bu dönemlerde, öğretmenlerimiz, ne kadar bu dönemin “eğitim” kavramını, ne kadar “öğretim” kavramını dikkate alıyorlar. Eğitim öğretim dönemleri, Matematik, Türkçe, Fen vb. derslerinden mi ibaret? Dönem isminin önünde yer alan “eğitim” nedir peki? Konusu itibari ile yeterince dikkate alınıyor mu? Şahsi fikrim kocaman bir hayır. Öğretim her şey olmuş. Kişilik gelişimi, saygın ve özgüveni yüksek birey yetiştirme, yeteneklerine göre sanatsal faaliyetlere yöneltme yok denecek kadar az.
Bilirsiniz yılan hikayesine dönen bizim ünlü bir Göksun yolu yapım çalışmamız var. Son günlerde Klavuz köprüsünden Kürtül yokuşuna kadar olan bölgede yine çalışma var. Yine yapıyorlar. “Yeni” yapıyorlar. Bozup bozup yapıyorlar. Eğitim sistemimiz gibi. Bir türlü mükemmelini bulamadılar.
Olsun… Yapılsın… Ama N’olur bu son olsun…